Geyik Mizah Komedi Şamata

                         
                                                 
                                                                                       Soldiers of الله United Satans of America
   
                         wWw.DuRSuNZaMaN.Tr.Cx

   
www.dursunzaman.tr.cx
SAGLIK
BILGISAYAR
DONANIM
YAZILIM
OYUN
PROGRAM
www.dursunzaman.tr.cx
Nasıl Daha İyi Bir Türkiye
Yasam
İlginç Haberler


www.dursunzaman.tr.cx
img167/4856/yeniuc2.gifDin & İslam
img167/4856/yeniuc2.gifBİLGİ YARISMASI
img167/4856/yeniuc2.gifAŞKINIZI TEST EDİN
img167/4856/yeniuc2.gifSEVGİ HESAPLAMA
YUH ARTIK
SÜPER Bİ SEY
HAYRET Bİ SEY
KOMİK
KORKUNC
ARSİVLİK
İNTERNET
HABER
GEREKSİZ
RESİM
EGLENCELİK
MÜZİK
TEKNOLOJİ
İLGİNCH LİNKLER
SEYİRLİK OLAYLAR
SÜPER VİDEOLAR










¦¦¦ ¦¦¦ www.dursunzaman.tr.cx ¦¦¦ ¦¦¦

www.dursunzaman.tr.cx
Yerli Klip İzle
Yabancı Klip İzle
Faydalı Linkler
Şiirler

Burcunu Oku 
Günlük Burç

 

 

 

MENÜ
Son Haberler Son Gelişmeler İçin Tıklayınız
Ufak bir Şakaya Hayır Demezsiniz Umarım:)
Otomatik Yıkama Yağlama Servisi :)
GooGle İ BeN YaPSaYDıM :)
SAKIN TIKLAMA
HATASIZ SAYFA OLMAZ HATASI :)
AŞKLI MEŞKLİ OLAYLAR

LÜTFEN YENİLİKLERİ ANA SAYFADAN KONTROL EDİNİZ...!
 


=:>TIKLA<:=

Eski Bilgisayarlar ne olur Hocam

 

Nasreddin Hocaya Sormuslar ;" Hocam Eskiyen Aylari ne yaparlar ?"
Hoca Cevap verir ;"Kirpip Kirpip Yildiz Yaparlar."

Simdi Ayni Soruyu "Hocam Eski Biligayarlari ne yaparlar" diye sorsak
Hoca ne derdi acaba ?

Eski ( Aslinda ilk birkaçi pek eski gibi gözükmüyor) bilgisayar parçalarindan neler yapmislar ?
<iste bunlari yapmislar (Tik)>

 
Saglikla Giy
 
Nasreddin Hoca bir gün baglarda yaninda arkadaslari ile dolasirken,
Aksehir kadisina rastlamis. Kadi efendi keyfine düskün bir adammis.
Aksehir'de halkin yaninda içemeyecegi için, cani içmek isteyince,
sarap sisesini alir, baglara gider, kendisini kimsenin görmeyecegi
bir yere varinca sarabi orada içip sarhos olmus, sonra cübbesini,
sarigini bir yere firlatip atmis kendiside sizip kalmis. Hoca'nin da
bir cübbeye ihtiyaci varmis. Üstündeki epey eskiymis. Yerdeki
atilmis cübbeyi görünce hemen alip sirtina giymis. Kadi aksama dogru
ayilmis, bir baksa cübbe yok. Biraz arar bulamaz. Çalindigini sanir.
O halde evine gelir. Ertesi sabahta adamlarina kimin sirtinda
cübbesini görürlerse yakalayip getirmelerini emretmis. Adamlar da
hemen çarsiyi pazari dolasirlar, bir baksalar Nasreddin Hoca'nin
sirtinda kadi efendinin cübbesini görürler. Hocayi aldiklari gibi
kadinin huzuruna çikartirlar.
Kadi cübbeyi taniyinca sormus:
- "Bu cübbeyi nerden buldun? " Hoca cevap vermis:
- "Dün bazi arkadaslarla bagda dolasiyorduk. Bir de ne görelim. Saçi
sakali agarmis, söyle sizin gibi kelli felli bir adam, zil zurna
sarhos olmus yatmiyor mu? Yaninda da içilmesi haram olan koca bir
sarap sisesi var. Cübbesini sarigini çikartip atmis. Bu halde
oralardan bir hirsiz geçecek olsa cübbeyi çalacak. Buna meydan
vermemek için cübbeyi aldim. Sahibi çikinca hemen çikarip verecegim.
Sahitlerim de var, demis. Kadi söyle sakalini bir sivazlamis. Biraz
düsünmüs. Sonra:
- "Sen hele onu saglikla giymege devam et Hoca! Bu cübbenin sahibi
çikmaz"
 

Ekmek ve Bilginler
Filozoflar, tefsirciler ve hukuk bilginleri, Nasreddin Hoca hakkinda
karar vermek için saraya çagrildilar. Davasi çok ciddi idi, zira
Hoca imparatorlugun adi geçen âlimlerinin, bilgisiz, bosbogaz,
saskin olduklarini köy köy dolasarak ilân ettigini etmisti. Devletin
güvenligini tehlikeye sokmaktan dava edilmisti.
- "Ilk olarak sen konus", dedi Padisah. Hoca:
- "Kâgit kalem getirtiniz", dedi. Her ikisi de getirildi.
- "Onlari ilk yedi âlim arasinda paylastiriniz!" Olay söyle devam
etti.
- "Herkes su soruyu kendi kendine cevaplandirsin: Ekmek nedir?" Bir
müddet böyle geçti. Cevaplar padisahin eline verildi ve padisah
onlari okudu. Ilk cevap söyleydi:
- "Ekmek bir yiyecek maddesidir." Ikinci:
- "Ekmek un ve sudur". Üçüncü:
- "Ekmek Allah vergisidir". Dördüncü:
- "Ekmek pisirilmis hamurdur". Besinci:
- "Ekmek kavrami çok anlamlidir". Altinci:
- "Ekmek besleyici bir maddedir". Yedinci:
- "Hiç kimse bunu çözemez". Demis. Hoca:
- "Sayet ekmegin ne olduguna karar verebilseydiniz baska seylere de
karar verebilirdiniz. Bu kafalara nasil güvenebilir? Kendileri için
her gün aldiklari bir sey üzerinde ayni fikirde olmadiklari halde,
diger taraftan benim suçlu olduguma karar vermeleri çok haksiz degil
mi?"
 

Varmi Demokrasi gibisi ?

 

Bugün (hatta bu yaziyi ekledigim anda) STV ' de Saim Orhan'in sundugu Ayna Programini izledim ( -yorum)  Tarihde ne liderler cikmis ve kendi halkina düsmanlarinin bile yapmayacagi eziyeti yapmislar. Düsünün okuma yazma bilmeniz sizin vatan haini olarak görülmenize sebep oluyor. Hatta gözlük takiyor ve kol saati kullaniyorsaniz, öldürülmeniz icin yeterli neden olarak görülüyor. Çünkü gözlük taktiginizdan okuma yazma bilme ihtimaliniz oldugu çikariliyor. Saatte aynisi...

Bu konuda biraz arastirma yapinca sizlere buradan gösteremeyecegim insanin aklina gelmeyecek iskence resimleri ile karsilastim. Peki bunlari yapanlar uzaylilarmi (Varsalar onlarin o kadar cani olabileceklerini zanetmiyorum.) Bunlari bir insan yapamaz ya da bunlari yapabilen biri insan olamaz.
 Eski Çin Başbakanı Zhou Enlai’ın önerisiyle, Kamboçya Komünist Partisi (Khmer Rouge) entelektüelleri en acımasız işkencelere tabi tutmuştur. Bağımsız  düşünce taşıyan bu insanlar hem ruhsal hem de fiziki olarak değiştirilmiş ve yok edilmiştir. 1975’ten 1978’e kadar Kamboçya nüfusunun dörtte biri öldürülmüş, bazıları sadece gözlük taktıkları için yüzlerinde oluşan izler nedeniyle ölümle karşılaşmışlardır.
 
 

1975’teki Kamboçya komünist zaferinden sonra, Pol Pot vakitsizce sosyalizmi- içinde sınıf farklılıkları, şehirli ve köylü ayrımı, para ve ticaret olmayan “insan toplumunda bir cennet”- inşa etmeye başlamıştır. Sonunda, aileler parçalanmış ve yerine erkek işçi takımları ve kadın işçi takımları oluşturulmuştur. Hepsi birlikte yemek yemeye ve çalışmaya, aynı siyah devrimci ya da askeri üniformayı giymeye zorlanmışlardır. Kocalar ve eşleri birbirlerini ancak hafta bir kere izin alarak görebilmişlerdir.  (hala böyle bir toplumu hayal edenler var)
 

Komünist Parti, gökyüzü ya da yeryüzünden korkusu olmadığını iddia etmiş, fakat küstahlıkla cenneti ve yeryüzünü değiştirmeye kalkışmıştır. Bu, evrendeki bütün doğru unsurlara ve güçlere karşı tam bir saygısızlıktır. Mao Zedong Hunan’da bir öğrenciyken şöyle yazmıştır:  
 

      Bütün yüzyıllarda, milletler büyük devrimler gerçekleştirdiler. Eski  yıkanıp

      temizlendi ve  her şey yeniyle dolduruldu; içinde yaşam  ve ölüm, başarı ve

      yıkım olan büyük değişimler meydana geldi. Evrenin yok edilmesi de böyledir.

      Yıkım kesinlikle son yıkım değildir ve hiç şüphe yok ki buradaki yıkım başka

      bir yerdeki doğum olacaktır. Hepimiz böyle bir yıkımı bekliyoruz, çünkü eski

    evreni yıkarken yeni evreni getiriyoruz. Bu, eski evrenden daha iyi değil mi?
 


Kaynak:< Tik>
 

Ayna programi hakkinda
Ayna Programi seyredilmeye deger az sayida  ( yapilan tüm yapimlara oranla, aslinda izlemege deger daha çok program var ama malesef az izleniyor.  bundan sonra burada  izlemeye deger buldugum programlarin reklamini da yapmayi düsünüyorum.)  programlardan birisidir.  Üstelik bu programin geçmis bölümlerini izlemeniz kaydetmeniz de mümkün. Ayrica Ayna programinin gecmis bölümleri Vcd olarakta satilmakta.

 

 


Sınırlı Bir Hayat Nasıl Sınırsız Uzay-Zamanı Anlayabilir?  
 

Einstein’ın oğlu Edward bir keresinde ona neden bu kadar ünlü olduğunu sormuş. Einstein, deri bir topun üzerindeki kör bir sineği işaret etmiş ve o, yürüdüğü yolun kavisli olduğunu bilmiyor, fakat “Einstein biliyor” diye cevap vermiş. Einstein’ın cevabı gerçekten derin anlamlar içermektedir. Bir Çin deyişi benzer bir anlamı ifade etmektedir: “Lu Dağı’nın gerçek yüzünü tam olarak bilmiyorsun çünkü dağın üzerindesin.” Bir sistemi anlamak için, onun dışına çıkıp onu dışarıdan gözlemek gerekir. Fakat, insanoğlu evrenin sınırsız uzay-zamanını gözlemek için sınırlı düşünceler kullanarak onun tam doğasını hiçbir zaman anlayamayacaktır ve böylece evren insanoğlu için sonsuza kadar bir gizem olarak kalacaktır. 
Aceleci Toplum

 

Hikaye buya. Uzun yıllar önce tüm insani duyguların yaşanmakta olduğu bir ada varmış.
İyimserlik,üzüntü,bilgi…. Ve diğer duygular gibi sevgi de. Günlerden bir gün duygulara adanın batacağı bildirilmiş. Bunun üzerine gemisini hazırlayıp adayı terk etmişler. Sadece sevgi sonuna kadar beklemek istemiş.  Ada batmadan önce sevgi yardım istemiş. Yanından lüks bir gemi ile geçmekte olan zenginliğe sormuş.   Zenginlik beni de götürebilir misin?  “Yapamam Gemim altın ve gümüşle dolu sana göre yer yok” demiş.Daha sonra şahane bir gemi ile gelmekte olan gurura sormuş sevgi:  Gurur rica ediyorum beni de götürür müsün?   Gurur” seni götüremem.  Burada her şey hatasız, gemimi bozabilirsin” diye cevap vermiş. Sonra yanından geçmekte olan üzüntüye sormuş sevgi: üzüntü lütfen beni de götür.  “Oh sevgi “demiş üzüntü o kadar üzüntülüyüm ki yalnız kalmalıyım.  Neşe de yanından geçmiş.  Fakat halinden o kadar memnunmuş ki sevginin kendisine seslendiğini dahi duymamış. Aniden bir ses” Gel sevgi, seni götüreyim” demiş. Bu konuşan yaşlı bir zatmış.Sevgi o kadar mutlu ve müteşekkir kalmış ki, karaya gelince giden ihtiyara ismini dahi sormayı unutmuş. Ona ne keder borçlu olduğunu fark eden sevgi, bilgiye sormuş. Bilgi bana kimin yardım ettiğini söyleyebilir misin?  Zaman dı diye cevap vermiş bilgi. Zaman, diye sormuş sevgi.   Neden zaman bana yardım etti? Bunun üzerine bilgi şöyle demiş: Sadece zaman sevginin hayatta ne kadar önemli olduğunu anladığı için der.
İşte şimdiki durumumuza bakalım.  Aceleci toplum olduğumuz için sabırsız ve de sevgisiz, tahammülsüzlük aldı başını gidiyor.
 

 

 


            




Copyright © RoCk-StaR