Geyik Mizah Komedi Şamata

                         
                                                 
                                                                                       Soldiers of الله United Satans of America
   
                         wWw.DuRSuNZaMaN.Tr.Cx

   
www.dursunzaman.tr.cx
SAGLIK
BILGISAYAR
DONANIM
YAZILIM
OYUN
PROGRAM
www.dursunzaman.tr.cx
Nasıl Daha İyi Bir Türkiye
Yasam
İlginç Haberler


www.dursunzaman.tr.cx
YUH ARTIK
SÜPER Bİ SEY
HAYRET Bİ SEY
KOMİK
KORKUNC
ARSİVLİK
İNTERNET
HABER
GEREKSİZ
RESİM
EGLENCELİK
MÜZİK
TEKNOLOJİ
İLGİNCH LİNKLER
SEYİRLİK OLAYLAR
SÜPER VİDEOLAR


¦¦¦ ¦¦¦ www.dursunzaman.tr.cx ¦¦¦ ¦¦¦

 

www.dursunzaman.tr.cx
Yerli Klip İzle
Yabancı Klip İzle
Faydalı Linkler
Şiirler

Burcunu Oku 
Günlük Burç

 

 

MENÜ
Son Haberler Son Gelişmeler İçin Tıklayınız
Ufak bir Şakaya Hayır Demezsiniz Umarım:)
Otomatik Yıkama Yağlama Servisi :)
GooGle İ BeN YaPSaYDıM :)
SAKIN TIKLAMA
HATASIZ SAYFA OLMAZ HATASI :)
AŞKLI MEŞKLİ OLAYLAR


LÜTFEN YENİLİKLERİ ANA SAYFADAN KONTROL EDİNİZ...!

 


=:>TIKLA<:=

 

 

 

http://www.garantiemeklilik.com.tr/cme/articlefiles/84-form.jpg
YASAM,YASAM DERSLERİ,HAYAT HİKAYELERİ

 

 

 


Gökyüzünde dünyayı yaşarken sonsuz özgürlüğümle birlikte, yaşamı arıyordum ne
olduğunu bilemeden...Bir su damlasıydım, güneşin ışıklarında renklerle oynayan,
karanlıklar da yıldızlarla konuşan...Mutluydum rüzgarla birlikte maviliğe
savrulurken, mutluydum kuşlarla kanat çırparken, mutluydum gökkuşaği olup renkleri
saçarken.... Takılmışken bir bulutun peşine, görürdüm yaşayanları yeryüzünde...
Hepsi zamanla koşar gibi, hep birşeylerin peşinde.... Bazen bir kuşun kanadına
karışır, uçardım onunla rüzgara karşı, çıglıklarla birlikte... Yaşamı sorardım
kuşlara, nedir diye? Özgürlük derlerdi bana... Göklerde özgürce kanat
çırpabilmek, rüzgara baş kaldırmak...Ama yağmur yağdığında özgürlükleri elinden
alınır, ağırlaşan kanatları daha fazla çırpınamazdı damlalar karşısında...
Sığınırken bir kaya kovuğuna, özgürlüklerini teslim ederlerdi yağmura, sessizce...

Karıştım bir gün yağmur damlalarının arasına, gücü hissedebilmek için.
Toprağa karışmak istedim, çogalmak istedim, azgın bir nehir olup akmak istedim,
deniz olmak istedim, yaşamı bulmak istedim, yaşam olmak istedim...Terkettim
gökyüzünü güneşe veda edemeden... Altımda gittikçe büyüyen yeryüzü beni
kendine doğru hızla çekerken daha da büyüdüm, çoğaldım..Koşmaya başladım
bir an önce toprağa kavuşabilmek için... Yaşamı hissedebilmek için.. Yaşam
olabilmek için.. Toprağa ilk dokunuş, ilk sarılış... Sıcaktı toprak, gökyüzünün
olamadığı kadar.. Beni sarmaladı şefkatle, beni içine aldı sevgiyle...
Sevdim onu... Seviyorum dedim yaşamayı seninle birlikte..Toprağın derinliklerinde,
karanlık sıcaklıklarda güveni hissettim.. Zaman geçtikçe büyüdüm, çoğaldım...
Yerimde duramaz hale geldim.. Güneşi özledim... Yıldiızlara merhaba demek
istedim.... Terkettim toprağı... Sıcaklığını, şefkatini....Bir sabah çiçekler
açarken gökyüzünü gördüm yeniden...Öylesine mavi, öylesine sınırsız, öylesine
özgür...Aktım gittikçe büyüyerek..Beni sarmalayan toprağa dokunarak aktım..
Nereye gittiğimi bilemeden... Sadece yaşamı öğrenebilmek için aktım.. Benimle
çiçekler açtı agaçlarda, topraktan otlar fışkırdı delicesine... Ben onlara
yaşamı sunarken, cevap veremediler bana yaşam nedir diye sorduğumda...Büyümek
istedim.. Daha hızlı akmak, denize kavuşmak istedim.. Aktım gökyüzünün görünmediği
ıssız ormanların arasından, yıllardır kımıldamaktan korkan taşları peşimde
sürükleyerek ,başkaldırırcasına Başakların rüzgarla dans ettiği ovalara
geldiğimde duruldum.. Onları seyredebilmek için yavaşladım...Sordum uçuşan
kelebeklere yaşamı...Rüzgarla dans mı diye?..Cevap vermediler bana...Denizi
aradım uzaklarda, görebilmek için köpürdüm,taştım ona bir önce dokunabilmek
için....Sonra bir sabah, daha güneş ışıklarını serpmeye başlamamışken dünyaya,
uzaklarda maviliği gördüm... Gördüm orada canlılığı, başkaldırmışlığı, hasreti..
Kavuşmak istedim bir an önce, sarılmak istedim.. Koynuna girmek istedim bir
sevgili gibi.. Sevişmek istedim onunla... Yaşamı istedim ondan.. Dokunduğumda
denize, balıklar kaçtı benden, suyum karıştı denize...Bir oldum onunla..
Ufacık bir damlaydım, bulut oldum, toprak oldum, deniz oldum, okyanus oldum..
Kapladım dünyayı canlılığımla... Dalgalarla oynarken derinliklere karıştım..
Derinliğin sessizliğinde güzellikleri buldum... Yaşam gizlenmiş güzelliklermidir
diye sordum denize...Cevap alamadım...

İnsan olmak istedim..Yaşamın ne olduğunu öğrenirim diye.. Döl oldum genç
bir erkeğin ateşli vücudunda..Yıldızlı bir gecede can oldum bir dişiyle...
Büyümeye başladım içinde olduğum insana farkettirmeden..Büyüdüm, büyüdüm...
Aynı toprak gibi sicak ve karanlık bu yer bana güven verdi, huzur verdi...
Zaman geçtikçe, yerime sığamaz hale geldim...Güneşe sarılmak istedim...
Yıldızları görmek, denizle konuşmak istedim.. Yaşamı insanlara sormak istedim..
Işıkla tekrar kavuştuğumda özgürlüğümü hissettim yeniden.. Küçük bir su
damlasıyken gezdiğim gökyüzünü yeniden görebilmek mutluluk verdi.. Büyüdüm
zamanla...Diğer insanlarla birlikte, zamanla birlikte.. Sordum insanlara
yaşam nedir diye?..Cevap veremediler.. Bir gün aşık oldum birisine, neden
diye sormadan kendime... Bir kuş gibi özgürce, bir nehir gibi delicesine
akarak, bir deniz gibi sınırsızca sevdim birisini...

O zaman anladim ki, yaşam sevgidir..
Sadece sevgi

S E V İ Y O R U M . . . . .

Yaşam Amacım Nedir?

Yaşam Amacınızı Bilmek İster miydiniz?

Bir çekici düşünün. Çivi çakmak için tasarlanmıştır. O bu iş için yaratılmıştır. Alet kutusunda yaşar ve çivi çakmak için dışarı çıkar.

Birde çekicin bir ruhu, bir bilinci olduğunu düşünelim. Günlerce alet kutusunda kilitli kalmıştır. İçerde durur ve bekler ancak ne için olduğunu bilemez. Sanki bir şeyleri kaçırıyordur ama onun ne olduğunu bilemez.

Bir gün birisi onu alet kutusundan çıkartır ve onunla şömine için bazı dalları kırar. Çekiç canlanır. Tutuluyor, kullanılıyor, dallara vuruyor, çekiç mutlu olur. Buna rağmen, gün sonunda kendini hala daha eksik hisseder. Dallara vurmak eğlencelidir ama yeterli değildi. Bir şey hala daha eksiktir.

O günü izleyen günler boyunca sık sık kullanılır. Bir janta tekrar şekil verir, bazı kayaları patlatır, bir masanın yerinden çıkan bacağını yerine sokar. Ancak hala daha eksik bişeyler vardır. Daha çok hareket etmek ister. Olabildiğince fazla bir şeyleri kırmak, bir şeyleri patlatmak, bir şeyleri göçertmek ve mümkün her türlü vuruşu gerçekleştirmek ister. Yeteri kadar vurmadığını ve tatmin olmadığını hisseder. Daha da kötüsü bu hareketlerin içindeki eksikliğin çözümü olduğuna inanır.

Bir gün kutudan çıkartıldığında bir çiviye doğru hedeflenir ve onu çakar. Birden çekicin kafasında bir şimşek çakar. Artık gerçekten ne için tasarlandığını anlar. Onun yaşam amacı çivi çakmaktır. Diğer bütün eylemler artık sönük kalmıştır. Çekiç, ruhunun ne aradığını artık bilmektedir.

Bizler ise Tanrı'nın benzerliğinde, O'nunla bir ilişki kurmak için yaratılmışızdır. Tanrı ile ilişki içinde olmak bizim ruhlarımızı nihai anlamda tatmin edecek olan tek şeydir. Tanrı'yı bilene kadar birçok harika tecrübemiz olmuştur ancak bir çivi çakmamışızdır. Bizler bazı soylu maksatlar için kullanılmışızdır ancak bunların hiç biri bizim tasarlandığımız amaç değildir, soylu maksatların hiçbiri ruhumuzu tamamen tatmin etmemiştir. Augustine, bu durumu şöyle açıklamıştır: "Tanrım, Sen bizi Kendin için yarattın ve Sende olana kadar yüreklerimiz asla huzur bulmayacaktır."

Tanrı ile olan bir ilişki bizim ruhumuzun açlığını söndürecek olan tek şeydir. İsa Mesih şöyle demiştir: " «Yaşam ekmeği ben'im. Bana gelen asla acıkmaz, bana iman eden hiçbir zaman susamaz»." Biz Tanrı'yı bilene kadar, açız ve susuzuzdur. Biz açlığımızın ve susuzluğumuzun tatmin olması için bir çok şey "içeriz" ve "yeriz" ancak tatmin olamayız.

Biz çekiç gibiyiz. Biz boşluğu neyin dolduracağını bilmeyiz. Ancak Nazi esir kampında olan Corri Ten Boom, tek tatminin Tanrı'da olduğunu bilmiştir: "Bizim mutluluğumuz kaynağı, bizlerin İsa Mesih aracılığı ile Tanrı'da olmamızdır. Tanrı'nın sevgisine güvenebiliriz. . .Kayamız en büyük kötülükten bile güçlüdür."

Eğer hayatımızdan Tanrı'yı uzak tutarsak içimizdeki boşluğu başka şeylerle doldurmaya çalışırız ancak o şeyler asla yeterli olmaz. O şeylerden daha fazla tüketiriz hatalı bir şekilde fazlasının cevap olacağını düşünürüz ama sonunda tatmin olmamış bir şekilde kalırız.

Bizim en büyük arzumuz Tanrı'yı bilmek, Tanrı'yla bir ilişkiye sahip olmaktır. Niçin? Çünkü bizler bu şekilde tasarlanmışızdır. Peki sen çivini çaktın mı?


YAŞAM NEDİR DİYE SORANLARA...

Eğer yeniden başlayabilseydim yaşamaya

 

İkincisinde daha çok hata yapardım.

 

Kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım

 

Neşeli olurdum ilkinde olmadığım kadar.

 

Çok az şeyi ciddiyetle yapardım.

 

Temizlik sorun bile olmazdı asla.

 

Daha çok riske girerdim.

 

Seyahat ederdim daha fazla.

 

Daha çok güneş doğuşu izler,

 

daha çok dağa tırmanır, daha çok nehirde yüzerdim.

 

Görmediğim birçok yere giderdim.

 

Dondurma yerdim doyasıya, daha az bezelye.

 

Gerçek sorunlarım olurdu hayali olanların yerine.

 

Yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardan olurdum.

 

Farkında mısınız bilmem yaşam budur zaten.

 

Anlar, sadece anlar.

 

Siz de "an"ı yaşayın.

 

Hiçbir yere, yanına:

 

termometre, su, şemsiye ve paraşüt

 

almadan gitmeyen insanlardandım ben.

 

Yeniden başlayabilseydim,

 

ilkbaharda pabucumu fırlatır, atardım.

 

Ve sonbahar bitene dek yürürdüm çıplak ayakla.

 

Bilinmeyen yollar keşfeder,

 

güneşin tadına varır, çocuklarla oynardım,

 

bir şansım daha olsaydı eğer......

 

Ama işte, 85 imdeyim ve biliyorum....

 

Ölüyorum....

 

Jorge Luis Borges

 



                                                                     





 

 

Copyright © RoCk-StaR