Geyik Mizah Komedi Şamata

                         
                                                 
                                                                                       Soldiers of الله United Satans of America
   
                         wWw.DuRSuNZaMaN.Tr.Cx

   
www.dursunzaman.tr.cx
SAGLIK
BILGISAYAR
DONANIM
YAZILIM
OYUN
PROGRAM
www.dursunzaman.tr.cx
Nasıl Daha İyi Bir Türkiye
Yasam
İlginç Haberler


www.dursunzaman.tr.cx
img167/4856/yeniuc2.gifDin & İslam
img167/4856/yeniuc2.gifBİLGİ YARISMASI
img167/4856/yeniuc2.gifAŞKINIZI TEST EDİN
img167/4856/yeniuc2.gifSEVGİ HESAPLAMA
YUH ARTIK
SÜPER Bİ SEY
HAYRET Bİ SEY
KOMİK
KORKUNC
ARSİVLİK
İNTERNET
HABER
GEREKSİZ
RESİM
EGLENCELİK
MÜZİK
TEKNOLOJİ
İLGİNCH LİNKLER
SEYİRLİK OLAYLAR
SÜPER VİDEOLAR










¦¦¦ ¦¦¦ www.dursunzaman.tr.cx ¦¦¦ ¦¦¦

www.dursunzaman.tr.cx
Yerli Klip İzle
Yabancı Klip İzle
Faydalı Linkler
Şiirler

Burcunu Oku 
Günlük Burç

 

 

 

MENÜ
Son Haberler Son Gelişmeler İçin Tıklayınız
Ufak bir Şakaya Hayır Demezsiniz Umarım:)
Otomatik Yıkama Yağlama Servisi :)
GooGle İ BeN YaPSaYDıM :)
SAKIN TIKLAMA
HATASIZ SAYFA OLMAZ HATASI :)
AŞKLI MEŞKLİ OLAYLAR

LÜTFEN YENİLİKLERİ ANA SAYFADAN KONTROL EDİNİZ...!
 


=:>TIKLA<:=

Fosil Kurtlar Vadisi [ Tarihimize sahip çıkalım ! ]


Kahramanı "Talat Yerimdar" olan bu videoyu çok önce izlemiştim. Fakat paylaşmak şimdiye nasipmiş.
İlk kısa filmi olan "Yüzsüzler"in büyük ilgi toplaması üzerine genç yönetmen Yavuz, bu kez Kurtlar Vadisi Irak'tan etkilenerek ikinci kısa filmi olan "Fosil"i çekti. Tamamen amatör ruhla gerçekleştirilen yapımda yer alan oyuncular da genç yönetmenin arkadaşları.
 

Bir İstiridye Masalı
Küçük bir istiridye yıllar boyu denizlerde dolaşmış. Balıklarla, bitkilerle ilgilenmiş. Kendisiyle de ilgilenilmesini çok istiyormuş, ama kimse onunla ilgilenmiyormuş.“Onun gibi binlercesi var” diyorlarmış, “hiçbir özelliği olmayan bir istiridye işte!...”
Burun kıvırıp yanından geçiyorlarmış. Günlerden bir gün şöyle papatya gibi açılmış yüzerken, bir minicik kum taneciği kaçmış karnına. Önceleri aldırmamış.”O küçümen şey bana ne yapabilir ki?” diye düşünmüş. Fakat zamanla karnı ağrımaya başlamış. O zaman anlamış kum tanesini küçümsemekle hata ettiğini. Anlamaya anlamış, ama iş işten de geçmiş. Çok uğraşmasına rağmen, minik kum tanesinden kurtulamamış. “O zaman ben de onunla birlikte yaşamayı öğrenirim” diye geçirmiş içinden, “artık o benim bir parçam.” Ne hayata küsmüş, ne gelecekten korkmuş, ne de umudunu yitirmiş, sadece sabırla ve özenle beklemiş. Gel zaman, git zaman, istiridyeciğin ağrıları artmış. Bazen dayanılmaz derecede ağrı duyuyor, göz yaşlarını tutamıyormuş. Sonunda istiridye dünyasının en meşhur doktoruna gitmeye karar vermiş. Doktor istiridyeciği iyi bir muayeneden geçirdikten sonra, bilgiç başını sallayarak gülümsemiş:
“İçinde bir inci oluşuyor” demiş.
“Kötü bir şey mi?” diye sormuş istiridyecik, üzgün bir sele.
“Aksine çok iyi bir şey” demiş doktor, “inci çok değerli bir maddedir. Onun sayesinde sıradan bir kabuk olmaktan kurtuldun, artık sen de çok değerlisin.”
İstiridyecik duyduklarına çok sevinmiş. Haftalardır ilk defa kendini mutlu hissetmiş. Evine dönmüş. İçeri girer girmez kapısı çalınmış. Bakmış karşısında iri bir istiridye:
“Sana dokunabilir miyim kardeş?” diye ricada bulunmuş, “şimdiye kadar inci taşıyan bir istiridyeye hiç dokunmadım da…”
İstiridyeciğin koltukları kabarmış: “Tabii dokunabilirsin” demiş.
Konuk istiridye karnına dokunmuş ve çok mutlu olmuş. “Keşke benim karnımda da bir inci olsa” diye yakınmış.
Ardından yaşlı bir istiridye gelmiş . Bir zamanlar karnında kocaman bir inci taşıdığını, insanların onu avladığını, karnındaki kocaman inciyi çaldıklarını, tekrar denize bıraktıklarını, yeni hayata alışana kadar çok çile çektiğini anlattıktan sonra,
“Kendine dikkat et, sakın inciyi kaptırma!” diye tembihlemiş.
Sonra çeşit balıklar, deniz yıldızları, deniz anaları gelmişler, incisini kutlamışlar…
Hatta içinde taşıdığı değerli incinin şerefine bir kutlama partisi teklif etmişler, ama istiridyecik olayın çok abartıldığını düşündüğünden kabul etmemiş.
İstiridyenin içindeki yeni oluşum (inci oluşumu) önce mimi minnacık bir kum tanesiyle başladı…
İstiridyenin içini acıttı. İstiridyecik acılara katlandı, dayandı; içindekiyle birlikte yaşamaya karar verdi ve emeğiyle, sabrıyla onu besledi, etrafını ördü…
İnciyi oluşturup olgunlaştıran, istiridyenin içinde gelişen yeni duruma dayanma kararlılığı, geleceğe güveni ve gelecekten umuduydu…
Sonuç olarak, istiridye, içindeki bir acıyı emeğiyle, çabasıyla, sabrıyla ve umuduyla bir tabiat harikasına dönüştürmüştü…
Bunun için kendimize sormamız gereken soru şu:
“Ben bir istiridyeden daha mı beceriksizim?”
Merak etmeyin: İstiridyeye “musahhar” olan “inayet”, bize de “musahhar” olacaktır.
Ne biliyorsunuz: Belki, bugün size acı veren sancılar büyük, toplumsal bir inciyi oluşturmaktadır?
Unutmayın: Hz. İbrahim ateşe atıldığında orada bulunan herkes onun yanıp kül olacağını umuyordu…
Unutmayın: Hz. Yusuf’u kuyuya atanlar, orada ölüp gideceğini düşünüyorlardı…
Unutmayın: Hz. Yunus’u denize fırlatanlar, özellikle koca bir balık tarafından yutulduğunu gördükten sonra, ondan kesinlikle kurtulduklarına hükmetmişlerdi…
Unutmayın: Hz. Hacer’i oğlu İsmail’le kadın başına çölde görenler işinin bittiğini, kurda-kuşa yem olacağını sanmışlardı…
Ve unutmayın: Hz. Muhammed (s.a.v) Mekke’den hicrete zorlayanlar, bir daha asla geri dönemeyeceğini inanmışlardı.
Fakat ne oldu: Nemrut ateşi gülistana dönüştü, Hz. İbrahim o gülistanda yedi gün geçirdikten sonra, gülümseyerek çıktı ve en mutlu günlerini geçirdiğini söyledi.
Hz. Yusuf kuyuya sarkıtılan bir kovanın ipine tutunup kurtulduktan sonra Mısır kralının sağ kolu oldu: Kendisini kuyuya atanlara buğday verdi.
Hz. Yunus’u yutan koca balık adeta bir denizaltına dönüşüp şerefli konuğunu rahat ettirdi, sonra da gezdire gezdire sahile çıkardı.
Hz. Hacer’e zemzem ikram edildi, oğluyla uzun yıllar o bölgede yaşadı.
Hz. Muhammed (s.a.v), terk zorunda kaldığı Mekke’ye, çıkışından on yıl gibi kısa bir süre sonra bir fatih olarak geri döndü ve Mekke’lilerin de halifesi oldu.
Elimizden geleni yaparsak, ikram ve inayeti hak ederiz.
Ve İstanbul kuşatması sırasında Akşemsettin'in Fatih'e söyledikleri:
"Kul tedbir alır. Allah takdir eder. Hükümü ve delili sabittir. Lakin kul elinden geldiği kadar gayret göstermekte kusur etmemelidir."
Çiçeğin Suya Aşkı
Günün birinde bir çiçekle su karşılaşır ve arkadaş olurlar. İlk önceleri güzel bir arkadaşlık olarak devam eder birliktelikleri, tabii zaman lâzımdır birbirlerini tanımak için. Gel zaman, git zaman çiçek o kadar mutlu olur ki, mutluluktan içi içine sığmaz artık ve anlar ki, su'ya aşık olmuştur. İlk kez aşık olan çiçek, etrafa kokular saçar, "Sırf senin hatırın için ey su" diye... Öyle zaman gelir ki, artık su da içinde çiçeğe karşı bir şeyler hissetmeye başlamıştır

Zanneder ki, çiçeğe aşıktır ama su da ilk defa aşık oluyordur. Günler ve aylar birbirini kovalar ve çiçek acaba "Su beni seviyor mu?" diye düşünmeye başlar. Çünkü su, pek ilgilenmez çiçekle... Halbuki çiçek, alışkın değildir böyle bir sevgiye ve dayanamaz. Çiçek, suya "Seni seviyorum der. Su, "Ben de seni seviyorum" der. Aradan zaman geçer ve çiçek yine "Seni seviyorum" der. Su, yine "Ben de" der. Çiçek, sabırlıdır. Bekler, bekler, bekler... Artık öyle bir duruma gelir ki, çiçek koku saçamaz etrafa ve son kez suya "Seni seviyorum." der. Su da ona "Söyledim ya ben de seni seviyorum." der ve gün gelir çiçek yataklara düşer. Hastalanmıştır çiçek artık. Rengi solmuş, çehresi sararmıştır çiçeğin. Yataklardadır artık çiçek. Su da başında bekler çiçeğin, yardımcı olmak için sevdiğine... Bellidir ki artık çiçek ölecektir ve son kez zorlukla başını döndürerek çiçek, suya der ki; "Seni ben, gerçekten seviyorum." Çok hüzünlenir su bu durum karşısında ve son çare olarak bir doktor çağırır nedir sorun diye...Doktor gelir ve muayene eder çiçeği. Sonra şöyle der doktor: "Hastanın durumu ümitsiz artık elimizden bir şey gelmez." Su, merak eder, sevgilisinin ölümüne sebep olan hastalık nedir diye ve sorar doktora. Doktor, şöyle bir bakar suya ve der ki: "Çiçeğin bir hastalığı yok dostum... Bu çiçek sadece susuz kalmış, ölümü onun için" der. Ve anlamıştır artık su, sevgiliye sadece "Seni seviyorum" demek yetmemektedir... "

 

Apartmanda Yaşam

 


 
Be Sehir Adami
Donuk bakisin, heykel durusun var,
Selamsiz dolasirsin be sehir adami.
Katlarin, yatlarin, tonlarca kurusun var,
Paraya-pula çalisirsin be sehir adami.

Apartmanda hapissin, balkon hava yerin.
Gürültü, kesmekes degismez kaderin.
Yapay selale karsisinda azalsa da kederin,
Huzuru, refahi ararsin be sehir adami.

Kapilar ardindan törenle çikarsin sokaga.
Binalar arasinda özlem duyarsin topraga.
Dayanamazsin yesile, aldirmazsin yasaga.
Çayira, parka kosarsin be sehir adami.

Bencillik zirvede, dünya sanki çevrende.
Evin, araban varsa tamam, keyfin yerinde.
Komsudan habersizsin, zevk ü sefa içinde,
Ne ahi, ne vahi duyarsin be sehir adami.

Gece gündüz gözün hep televizyonda.
Kulagini sorarsan o da cep telefonunda.
Stresini atarsin bilgisayarda, sanal oyunda.
Bosa güler, bosa aglarsin be sehir adami.

Al sehir adamini Sandalî, altin suyuna batir.
Yine bir sey degismez, çünkü asli bakir.
Derinlik, ufuk yok, her seyiyle tamtakir,
Zamana, devrana uyarsin be sehir adami.
Ahmet Sandal
Bunun Sonu Var mı ? >>>

 


Yaşadıkça Acayipleşiyor muyuz?


 
Ne acayip şu dünya. İnsanoğlu ne acayip. Aynı anda yaşayabiliyoruz bir yandan ölülerimizi gömerken, nefretle aşk yaşayabiliyoruz...
Doğruların peşinde koşmaktan konuşuyoruz, samimiyeti yalanlara boğuyoruz. Susmayı erdem kılarken, sözcükler nefessiz kalıyor.

Ha babam konuşuyoruz.Kendimizi haklı sanıyoruz ya başkaların da hep haksız buluyoruz bizim mutlak gerçekliğimiz mevzularımızın muğlak gevşekliğinde eriyor. Sahiciliğimizi, sahiden yitiriyoruz.
Kendimizi İpe sapa gelmez olayların içinden, kendimize oyuncak zaferler üretiyoruz...
Yüzümüzdeki ciddiyet, denk düşmüyor içimizdeki oynak ruhla, aynaya bakmayı yüreğimiz yemiyor.
Harama kadeh kaldırıyoruz, ezanla namaza duruyoruz. Kul hakkı yerken, orucumuzu sıkı sıkı tutuyoruz. Elbet inanıyoruz da, kimin iyi kimin  kötü kul olduğunu, hiçbirimiz bilmiyoruz...
Yanmayı göze alıyoruz bazen yanarız diye yaşamıyoruz. Karanlıkta öylece, kokup bulaşmadan yaşlanıyoruz.Yanmayı Hakkımızı istiyoruz kavga dövüş, bizden hak sorana ‘müstehak’ diyoruz.
Herkese özgürlük istiyoruz ya, aslında gardiyanlığa can atıyoruz. En demokratımız, en faşist çıkıyor birden. Şovenizmin acımasız oltasına takılıyoruz. Bir de bakmışız, alt üst olmuş kimliklerimizle güreşe durmuşuz.
Birbirimizi yere çalıyoruz.Seviniyor, yerlerde sürünüyoruz. Ölçüsüz coşuyor, coşunca birilerine kurşun yağdırıyoruz. Ölüyor birileri, biz halay çekiyoruz.
Yok olmamak için yok etmeye başlamış doğa, biz yer açmaya çalışıyoruz doğanın içinden kendimize hala.
İnatla hayaller kuruyoruz, çocuklarımızı yeşil bahçeler içinde meyve ağaçlarına tırmanırken görüyoruz. Yarın suya, toprağa, yağmura muhtaç olacağımızı, bal gibi biliyoruz aslında.
Ne acayip şu dünya, biz ne acayip duruyoruz arşınortasında. Acaba acayip geliyor mu her insana, yoksa ben mi acayipleşiyorum yaşadıkça?!.

Nesrin Yanık Çorakbaş (aktifhaber)

 
NTV de ve İNSAN programında yayınlanan ' O ' an'lar  [ burada ]
 
İşta Niyagara Şelalesi ( Çağlayanı ) (Niagara Falls!) [ Üstten  -  yandan  -  Canlı   ]
 
Evlerimizdeki Truva Atı: Televizyon >>>>
 

 

Kum Fırtınası nasıl birşey miş ?

26 Nisan 2005 tarihinde Irak'taki bir Kum Fırtınası

Diğer Resimleri görmek isterseniz buradan buyrun >>>>
yine aynı siteden Muhtemelen ABD nin Irak'ı işgalinde kullandığı bombalar>>
 


Atmosferdeki muhteşem ışık gösterisi>>>>>
 
Denizin altı nasıl bir yerdir>>>>>>>>>>>>>
 
Çok beyeneceğinizi düşündüğüm Fotoğraflar >>>>
 
Bu fotoğraflarda En az Yukarıdakiler kadar Güzel >>>>>>
 
1955-2005 arası  Dünya basınlarında yayınlanan en iyi fotoğraflar>>
 

 

 Re
(0)
Su Bisikleti [ Su üzerinde zıplayarak ilerlemek ! ]


Su üzerinde hiç bir alet olmaksızın su üzerinde zıplayarak yada yürüyerek ilerlemek mümkün müdür? Pek mümkün değil gibi.. şimdilik
Peki su yüzeyünde herhandi bir aletle zıplayarak ilerlemek mümkün mü ? Benimkide soru işte yukarıda videosunu bile koymuşum bu aletin. Evet Su üzerinde zıplayarak ilerlemeyi sağlayan bu aletin normal bir bisikletten farkı tekerleklerinin olmayışı. Fakat çok eğlenceli görünüyor.
Hatta zayılamk isteyenler için birebir. Belki yakında yarışlarıda yapılır (belki yapılıyordur)  Ayrıca ulaşım aracı olarakta kullanılabilir( çok hafif). Fakat dalgalı bir denizde ne kadar kullanışlı olur bilemiyorum.
Araştırmak isteyenler için anahtar kelimeler:
AquaSkipper, Water scooter, Water Bird

Su üzerinde Yüreyen Robot  NTV  BBC    Üreten


Selam Dünyalı ! Biz dosttuz ve Firefox Kullanıyoruz  >>>>
 

 

Pardus'a Osmanlıca Karakter Seti desteği  [ Burkina Fasa Fiso.. ]


            




Copyright © RoCk-StaR