Geyik Mizah Komedi Şamata

                         
                                                 
                                                                                       Soldiers of الله United Satans of America
   
                         wWw.DuRSuNZaMaN.Tr.Cx

 

   
www.dursunzaman.tr.cx
SAGLIK
BILGISAYAR
DONANIM
YAZILIM
OYUN
PROGRAM
www.dursunzaman.tr.cx
Nasıl Daha İyi Bir Türkiye
Yasam
İlginç Haberler


www.dursunzaman.tr.cx
YUH ARTIK
SÜPER Bİ SEY
HAYRET Bİ SEY
KOMİK
KORKUNC
ARSİVLİK
İNTERNET
HABER
GEREKSİZ
RESİM
EGLENCELİK
MÜZİK
TEKNOLOJİ
İLGİNCH LİNKLER
SEYİRLİK OLAYLAR
SÜPER VİDEOLAR








¦¦¦ ¦¦¦ www.dursunzaman.tr.cx ¦¦¦ ¦¦¦

www.dursunzaman.tr.cx
Yerli Klip İzle
Yabancı Klip İzle
Faydalı Linkler
Şiirler

Burcunu Oku 
Günlük Burç

 

 

MENÜ
Son Haberler Son Gelişmeler İçin Tıklayınız
Ufak bir Şakaya Hayır Demezsiniz Umarım:)
Otomatik Yıkama Yağlama Servisi :)
GooGle İ BeN YaPSaYDıM :)
SAKIN TIKLAMA
HATASIZ SAYFA OLMAZ HATASI :)
AŞKLI MEŞKLİ OLAYLAR

LÜTFEN YENİLİKLERİ ANA SAYFADAN KONTROL EDİNİZ...!
 


=:>TIKLA<:=

    YASAM

 


Sizin de sekiz zekanız var!

Olay Nedir: Yasam


Kişilerin, yaşadığı ortama göre bazı zekâ alanlarının zamanla köreldiğini biliyor musunuz? Peki "herkes sekiz zeka ile doğar" desek ne düşünürsünüz? Hangi zekâ türü daha önemli? Yaşanılan ortamlar zekâları nasıl etkiliyor? Hangi zekâyı etkin kullanıyorsunuz? İşte çarpıcı yanıtlar:

Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Özcan Demirel, çoklu zekâ kuramının amacının, eğitimde bireylerin neler yapabildiğinden çok neler yapabileceğinin düşünülmesi olduğunu belirtiyor.

Herkesin sekiz zekâ ile doğduğuna dikkat çeken Demirel, bu konudaki soruları şöyle yanıtladı:

Bu yönteme göre ders tasarımı nasıl yapılıyor?

- Öğretmen, örneğin cebir ve geometriyi bedensel zekâyı kullanarak öğretiyor. Böylece kalem - kağıtla öğrenemeyen öğrenciler, model kurarak ve formülleri rol yapma ile göstererek daha kolay öğreniyorlar.

Yöntemi öğretmen belirler

Tüm zekâ türleri kullanılarak ders yapılabilir mi?

- Evet. Bazı öğretmenler derslerinde tüm türleri bütünleştirerek öğretimi daha uygun hale getiriyorlar. Bazıları ise öğrencilerine o konuyu nasıl öğrenmek istediklerini sorarak, alanını kendilerinin seçmesini istiyor.

Hangi zekâ türü daha önemli?

- Hepsine eşit derecede önem verilmeli. Geleneksel sistemde dil ve matematik zekâsı üzerinde yoğunlaşılıyor. Yeni kuramda ise öğrencilerde bulunan tüm güç ve becerilerin tanınması ve öğretilmesi görüşü temel alınıyor.

Herkes 8 zekâ alanına sahip midir?

- Evet, tüm insanlar hepsine birden sahip olarak doğar. Ancak öğrenciler sınıfa farklı zekâ alanları gelişmiş halde gelir. Çünkü çevreler farklıdır. Başka bir deyişle, her çocuk kendi zihinsel güç ve zayıflıklarıyla öğrenme ortamına katılır.

Zamanla değişiklik olur mu?

- İnsanların sahip oldukları tüm zekâlar yaşam boyu gelişim halindedir. Önemli olan çocuğun güçlü ve zayıf olduğu alanlarını görüp bunları geliştirecek uygulamalar yapılmasıdır. Yapılacak en büyük yanlış, bir insanın özellikle bir çocuğun tek tür ile etiketlenmesidir.

Yaşanılan ortamlar zekâları nasıl etkiliyor?

- Bu kuramın temelinde biyolojik ve kültürel boyutlar var. Kültürler, farklı zekâ türlerine verdikleri değerle zekâ gelişiminde önemli rol oynuyor.

Zekâları birlikte kullanmalı

Çevremizde hangi zekâ türüne daha fazla önem veriliyorsa o mu gelişiyor?

- Fazla değer verilen tür, diğerlerinden daha çok ve hızlı gelişiyor. Çünkü kabul gören ve değer verilen davranışlar motivasyonu arttırıyor ve bireyi bu davranışları zenginleştirmeye yöneltiyor.

Tüm türler birlikte kullanılamaz mı?

- Zekâlar her zaman birlikte çalışırlar ancak bu çok
karmaşık yollarla gerçekleşir. Örneğin bir futbol oyuncusu koşarken, yakalarken ve vururken bedensel zekâyı; sahayı ve görevini tanırken mekansal zekâyı; oyunun kurallarını öğrenirken dil ve sosyal zekâyı; kendini değerlendirirken de içsel zekâyı kullanır.

Hangi zekâyı etkin kullanıyorsunuz?

Aşağıdaki maddeleri dikkatle okuyarak, sizin ve çocuğunuz için en uygun olan cümleleri işaretleyin. Çalışmanın sonunda her bir bölümde verdiğiniz yanıtları gözden geçirin. Hangi bölüme verdiğiniz yanıt sayısı yüksek ise baskın olarak kullandığınız zekânız o olabilir. Böylece geliştirmeniz gereken zekâ bölümlerini de fark edebilirsiniz.

Sözsel - Dilsel

• Kitaplarım benim için çok önemli.
• Konuşmadan, yazmadan veya söylemeden önce kelimeleri kafamda duyabilirim.
• Televizyon veya filmi seyretmektense, radyo dinlemekten zevk alırım.
• Scrabble gibi kelime türetme oyunlarını severim.
• Tekerleme gibi dil oyunlarıyla kendimi ve başkalarını eğlendirmeyi severim.
• Bazen diğer insanlar yazı veya konuşma dilimde kullandığım kelimelerin anlamlarını sorma ihtiyacını duyarlar.
• Türkçe, edebiyat, İngilizce, sosyal bilgiler ve tarih derslerinden, matematik ve fen derslerine göre daha çok zevk alırım (alırdım.)
• Bir yolda giderken manzaradan çok ilan tahtalarındaki kelimeler dikkatimi çeker.
• Konuşmalarımda okuduğum veya duyduğum olaylara değinirim.
• Yazmaktan çok hoşlanıyorum.
• Zaman zaman amatörce ya da profesyonelce şiir veya yazılar yazarım.

Mantıksal - Matematiksel

Kolaylıkla aklımdan işlemler yapabilirim.
• Öğrenciyken matematik veya fen en sevdiğim derslerdi.
• Mantıksal düşünme gerektiren oyunlar oynamayı ve problemler çözmeyi severim.
• Eğer ile başlayan deneyler yaparım.
• Aklım olaylarda bir mantık sırası, belli bir düzen arar.
• Bilimdeki yeni gelişmelerle ilgilenirim.
• Hemen her şeyin mantıksal bir açıklaması olduğuna inanırım.
• Bazen net, soyut, kelimesiz ve imajsız olarak düşünürüm.
• Diğer insanların yaptıkları ve söylediklerinde mantık yolu bulmayı severim.
• Herşey ölçülüp, kategorize edilip, analiz edildiğinde daha rahat ederim.
• Zekâ oyunlarından zevk alırım.

Görsel - Mekânsal

• Gözlerimi kapattığımda genellikle net resimler görürüm.
• Renklere karşı duyarlıyım.
• Etrafımda gördüklerimi kaydetmek için sık sık fotoğraf makinesi veya kamera kullanırım.
• Puzzle ve bulmaca gibi görsel oyunları severim.
• Canlı ve parlak rüyalar görürüm.
• Tanımadığım bir yerde dolaşırken kolaylıkla yolumu bulurum.
• Çizmeyi ve karalamayı severim
• Bana göre geometri cebirden daha kolaydı.
• Yukarıdan kuşbaşı baktığımda bir şeyin nasıl görüneceğini kolaylıkla hayal ederim.
• Resimleri çok olan yazılara bakmayı tercih ederim.

Bedensel - Kinestetik

• Düzenli olarak bir spor dalıyla uğraşırım.
• Uzun zaman hareketsiz oturmak çok zor gelir.
• Dikiş dikme, dokuma, oyma, model yapma gibi ellerimi aktif olarak kullanabileceğim çalışmaları severim.
• Güzel fikirlerim genellikle yürürken, koşarken veya başka bir fiziksel aktivite yaparken ortaya çıkar.
• Boş vakitlerimi dışarıda geçirmeyi severim.
• Birisiyle konuşurken genellikle ellerimi veya başka şekillerde beden dilimi kullanırım.
• Bir şeyleri daha iyi öğrenmem için onlara dokunma ihtiyacı duyarım.
• Deli gibi koşmayı veya benzeri çılgın hareketleri severim.
• Kendimi ‘koordinasyonu çok iyi’ olarak tanımlıyorum.
• Yeni bir beceri geliştirebilmem için okumak veya seyretmektense uygulamam gerekir.
• Jest ve mimiklerimi, beden dilimi etkin olarak kullanırım.

Müziksel - Ritmik

• Sesimin müziğe yatkın olduğunu düşünüyorum.
• Bir notanın yanlış olduğunu hemen anlarım.
• Sık sık radyodan, kasetten, diskten müzik dinlerim.
• Bir enstrüman çalarım.
• Müzik olmasaydı hayatım pek bir şeye benzemezdi.
• Yürürken aklımda genellikle bir müzik sesi olur.
• Basit bir vurma aleti ile bile müziğe eşlik edebilirim.
• Bir çok şarkının veya müzikalin bestesini yapabilirim.
• Bir parçayı bir iki kere dinledikten sonra iyi bir şekilde söyleyebilirim.
• Çalışırken veya yeni bir şey öğrenirken genellikle mırıldanırım.

Kişiler arası - Sosyal

• Çevremdeki insanlar fikir danışmak için bana gelir.
• Voleybol, basketbol gibi grup oyunlarını yüzme ve koşma gibi bireysel olanlara tercih ederim.
• Bir sorunum olduğunda kendi başıma çözmek yerine, birinin yardımına ihtiyaç duyarım.
• En az üç tane yakın arkadaşım vardır.
• Sosyal olabileceğim oyunları tercih ederim.
• Bildiğim şeyleri başkalarına da öğretmeyi severim.
• Kendimi lider olarak görüyorum.
• Kalabalığın ortasında kendimi rahat hissederim.
• İşimle veya topluluğumla ilgili sosyal olaylara katılmayı severim.
• Evde yalnız kalmaktansa bir arkadaş toplantısına gitmeyi tercih ederim.

Kişisel - İçsel

Düzenli olarak meditasyon, değerlendirme veya hayatla ilgili önemli soruları düşünerek vakit geçiririm.
Kendim hakkında daha fazla bilgi edinmek için kişisel gelişim seminerlerine ve rehberlik toplantılarına katılırım.
Aksiliklere esneklikle yaklaşırım.
Yalnızca benim bildiğim bir hobim vardır.
Hayatımla ilgili düzenli olarak düşündüğüm önemli amaçlarım vardır.
Güçlü ve zayıf olduğum yönlerime mantıklı bir bakış açım vardır.
Etrafımda birçok insanın olduğu kalabalık bir yerde olmak yerine, tek başıma bir odada hafta sonu geçirmeyi tercih ederim.
Kendimi, istekleri güçlü ve bağımsız hissederim.
Kendi işimi kendim yaratırım ve hatta kendi işimin sahibi olmayı da düşünmüşümdür


Asrın Aşk Şiiri

Olay Nedir: Yasam

Asrın Aşk Şiiri
 

Yaşanılanları Kontrol-S ile kaydedip,
Kontrol-Z ile geri yaşıyorum
Ben sevdamı download edip masaüstüne alıyorum.
En çokta ekranı kapladığın o anı özlüyorum

Italik yürüyüşlüm, Bold bakışlı sevdiğim...
Öyle bir halt yedim ki, sakın affetme beni

Simge durumuna küçült, saatlerce beklet beni
Tüm sistemlerimi çökert, Ziple sıkıştır ve parçala
Alt F4 ile kapat, Shift ile değiştir beni
Kedinin mousela oynadığı gibi oyna,
Manzaralı mouse pedinde gezdir beni
Yeni bir pencere açalım ve unutalım her şeyi
Geri dönüşüm kutusuna gönderelim maziyi
Kısa yol oluştur fazla bekletme bu seveni
En çok Flash Animasyonlu halini özlüyorum
PC görünüşlü, Mac duruşlu sevdiğim
Kalpten kalbe bağlantım bağlantısı yapılır

Kapanır kapılar, ağa oturum açılır
Sevdamız monitöre saniyelerle yazılır
Disconnect olursam beni yine arar mısın?
Masaüstünde bulamazsan belgelerime bakar mısın?
Yokluğunda erişim paketi teselli olmasa da

Değişiklikleri kaydedip, yeniden bağlanır mısın? 
 


Dünyada Çay Kültürü

Olay Nedir: Yasam

Dünyada Çay Kültürü

 


İlk çay biraz keyif, biraz da tıbbi nedenlerle içilmiş,çay içerek zihni uyanık tutmak, binbir derde deva özelliklerinden yararlanmak hep söz konusu edile gelmiş. İşin güzel ve şaşırtıcı yanı ise, çayın sıcak bir içecek olmanın ötesine geçmesiyle başlıyor. Önce Çinliler, daha sonra çayı onlardan altıncı yüzyılın sonuna doğru aldıkları söylenen Japonlar, kendi dini ritüellerine ve eskiden beri törensel olan yemek adabına uygun düşen bir çay içme töresini geliştirmişler. Dünya üzerinde milyonlarca kişi gün boyu çay içerken bunu sıradan bir iş gibi yaparken, Japonlar ve Çinliler, buna derin bir anlam yüklüyor.
Avrupa'da 17. yüzyıldan beri bir keyif maddesi olarak bilinen çay, 19.yüzyılda tüm Kuzey Denizi civarında, bir halk içeceği haline gelmiştir. Tüm dünyada, toplumsal yaşamda oldukça önemli bir yer tutan çayı, hintliler süt ve şekerle, Kuzey Afrikalılar yeşil çayı taze nane ile lezzetlendirirler. Çay kültürü her ülkede farklı yorumlanmaktadır.


Çin
Çay, içecek sayılmadan önce uzun zaman ilaç olarak kullanıldı. Çin'de ilaç dışında içecek olarak kullanılmaya başlandığı ilk dönemler 4. ve 5. yüzyıl olmuştur. O zamanki çay çayın hazırlanmasına baktığımızda büyük farklılıklar olduğunu görmekteyiz:

Yapraklar buhardan geçirilip, havanda ezildikten sonra bir kapta toplanır. İçine pirinç, zencefil, tuz, portakal kabuğu, baharat, süt ve isteğe göre soğan katılıp kaynatılır.'
Günümüzde bu adet Tibetliler ve bazı Moğol kabilelerinde devam etmektedir.
8. yüzyıl kaynaklarında Çinlilerin iyi bir çay yaprağını şöyle tanımladıklarını görmekteyiz:
'Tatar atlılarının çizmeleri gibi kara, güçlü bir öküzün boynuzları gibi kıvrımlı, tatlı bir meltemin dokunduğu göl kadar parlak'
Çinlilere göre çay, küçük fincanda soğumadan içilmeli ve hemen yenilenmelidir. Hem rahatça içebilmek, hem de içerken içtiği çayı görerek manevi bir haza kavuşmak için fincanların geniş ağızlı olanları tercih edilir.
Aynı yaprağı defalarca demleme olayı Çin'de yaygın olup, bunu bir sanata dönüştürmüşlerdir.


Japonya
Çay, birçok diğer şey gibi Çin'den Japonya'ya taşınmış ama Japonlar çay tarihini daha iyi belgelemiş, törenselliği derinleştirmiş ve onu da törensel yemek kültürlerine uygun olarak kendilerine has bir çay içme töresi haline getirmişlerdir.
Taoculuk, Budizm ve Zen'in felsefi, dini dünya anlayışıyla sıkı bir ilişki içinde olan Japon çay töresinin başka bir eşi yoktur. Haz almaya değil, iç dünyaya ilişkin bir ritüel olan Japon çay töresinde, Katolik ayinlerinde İsa'nın kanını simgeleyen şaraptan daha önemli bir yeri vardır. Özel çay evlerinde gerçekleştirilen bu törenin öncelikli görevi, konukları en uygun ve en zarif bir biçimde ağırlamaktır.
Mükemmel bir çay hazırlamak için tek bir yol yoktur. Bir sanat eseri olarak çay, en ince niteliklerini ustasının elinde gösterir. İyi ya da kötü resim olduğu gibi iyi ya da kötü çay da vardır. Dünya da en kötü üç şeyden biri kötü hazırlanarak mahvolan mükemmel bir çaydır.
Japonlar çaya bir sanat olarak bakarlar. Diğer sanatlarda olduğu gibi çay sanatının da dönemleri ve ekolleri olmuştur. Kaynatma, Çırpma ve Demleme olmak üzere başlıca üç dönemden söz edilebilir. Günümüzde son ekolün ağırlığı hissedilmektedir.
Günlük kullanımda demli çay kullanılmakla beraber, çırpma metodu ile hazırlanan toz çay her zaman çayların efendisi olarak kabul edilir.


İngiltere
Çayla 17.yüzyılın sonunda sömürgesi Hindistan vasıtasıyla tanışan İngilizler zamanla çayı yaşamlarının ayrılmaz bir parçası haline getirdiler. Çayın ilk başlarda pahalı olması, yaygın bir içecek olmasını engelledi. Bu da çayı üst düzey toplantılara özgü bir şölen, prenslere ve asillere ayrılmış bir hediye haline getirdi.
İngilizler, Eraly Grey çayını tecih ederler. Bu yoğun kokulu çay, bergamut esansı ile harmanlanarak hazırlanmaktadır. Bugün İngiltere de çat kapı gelen birine konukseverliğin işareti olarak bir fincan çay sunulur. İkindi vakti olan 'Beş Çayı' olarak adlandırılıp, Dünya'ya da armağan edilen küçük çay daveti, dostların bir araya gelmesi için düşünülmüş olup, Kral Edward döneminden beri devam etmektedir.
Bu arada İngiltere Kraliçesi'nin çayının suyunu bütün gezilerinde yanında taşıdığını biliyormuydunuz?


Rusya
Rusya'da her öğün çay içilmesi bir gelenektir. Ruslar çaylarını semaverde demlerler, beyazlatılmamış şeker ve limon suyu ilave ederek içerler. Gerçek bir çay tiryakisi Rus çayına şeker atmaz, şekeri ağzına alarak çayını içer. Eski kültürü yaşatanlar arasında, çaya şeker yerine bir çay kaşığı kaymak koyanların yanısıra, Anadolu'nun kimi yörelerinde olduğu gibi ve çayı bazen bardak altlığına dökerek içenlerde bulunmaktadır.
Çay, konuklara yanında marmelat ile sunulur. Konuk, daha fazla çay gelmesini önlemek için bardağın altlığı bardağın üstüne konulur.


Fransa
Fransız entelektüellerinin özel bir çay sevgisi vardır. Yaygın çay salonlarının yanısıra, romantik isimlerin takıldıkları çeşitli çayların satıldığı küçük çay dükkanı zincirleri vardır.
Fransız kültüründe çay, uzun süre demlenmeden, ince porselen bir fincanda ikram edilir. Hafif içimli bir çayın yanında küçük bir çikolata, krokan veya pralin ikram edilir.


Moğolistan
Moğolların çay içme biçimleri ise inanılır gibi değil. Çaya biraz yağ, bir tutam tuz, biraz un ya da darı ekliyorlar. Hadi bu neyse, ama ya kuzu etli çaya ne dersiniz? Dilim dilim edilip bir hafta açık havada kurutulmuş kuzu etini çayın içine atıp içerek, soğuk iklim koşullarına ve göçebe hayata karşı güç ve enerji kazanıyorlar.


Türkiye
5000 yıllık tarihe sahip çay her ne kadar Türklerin yaşamına geç girmişse de temiz girmiş. Gün boyunca çay içmemizin yanı sıra, kendimize özgü demleme usulü, ince belli cam bardaklar, kıtlama çay gibi katkılarımızla çayın kültür tarihine eklediklerimiz gözardı edilemez. Bunlardan ilki, iyi bir çay demlemenin olmazsa olmaz kurallarından biri olan demliğin sıcak olması şartını, demliği çaydanlığın üstüne oturtularak, ustaca ve güzelce çözümlememizdir.

Buna karşın; çayın acıyıp tadının bozulmasını önlemek için; demledikten sonra, çayı süzdürüp başka bir demliğe boşaltmıyoruz o da işin ayrı bir yanı.

Peki Türk çay kültüründe olmayan; Amerikan icadı poşet çay, çay topları ve ağları, fazla aromalı çaylar, çaya çok süt ve limon koymak, çayı metal demlikte demlemek yani çaya karşı özensiz davranmak.

Türkler, Anadolu'ya gelmeden öncede çayı bilmelerine karşın; çayın Türkiye'ye gelmesi ancak birkaç yüz yıl önceye dayanmaktadır. Çay içiminin Anadolu'da yaygınlaşması 19. yüzyıldan itibaren olmuştur. Türklerde çayın yaygınlaşmasına ilişkin şöyle bir hikaye anlatılır:

Hoca Ahmet Yesevi bir gün Hıtay sınırında Türkistan karyelerinden birine misafir olur. O gün hava çok sıcak olduğu için çok yorulmuştur. Evine misafir olduğu Türkmenin komşusunun zevcesi doğum yapmak üzeredir. Türkmen, Hoca Ahmet Yesevi'den dua ister, Ahmet Yesevi de dua eder. Allah'ın izniyle Türkmenin isteği hemen olur. Türkmen bu duruma çok memnun olur. O yörenin önemli bir ikramı olan çay kaynatıp getirir. Hoca Ahmet Yesevi çayı sıcak sıcak içince terler ve yorgunluğu gider. Sonra, "Bu şifalı bir şey imiş, hastalarınıza bundan içirin ki şifa bulsunlar. Allah kıyamete kadar buna revaç versin" diye dua etmiştir. İşte çay bundan sonra bütün Türkler arasında kullanılmaya başlamış ve şifa verici bir içecek olmuştur.

Halk kültürü ve etnografyasında çay önemli bir yer tutar. Çay bugün sosyal hayatımızda yerini dolduramayacak derecede sağlamlaştırmış, onun etrafında oluşan kültürüyle birlikte yaşamaktadır.

Sabah kahvaltısından gecenin geç saatlerine kadar hayatımızın içinde bulunan çay, değişik kültürel değerlerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur.
Çayla ilgili; tekerlemeler, bilmeceler, mani ve türküler, ilahiler, efsaneler, fıkralar, gelenek ve görenekler başlı başına kültürel değerlerdir. Hatta, çay kelimesi Çince olduğu halde, sözlüklerde ve deyimlerde yerini bulmuş geniş bir kelime ve deyim sayısına ulaşmıştır. Çay, Çay Bahçesi, Çay Bardağı, Çay Demlemek, Çay Fincanı, Çay Fidanı, Çay Fidesi, Çay Kaşığı, Çay Takımı, Çay Vermek, Çay Molası, Çaycı, Çaycılık, Çaydanlık, Çay Parası, Çayevi, Çaygiller, Çayhane, Çay Kazanı gibi kelimelerin yanında; Tavşan Kanı Çay, Çay İçmek, Kıtlama Çay, Çayı Höpürdetmek, Çay İkram Etmek, Paşa Çayı gibi deyimlerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur.

Yetiştirilmesinden, hazırlanıp tüketilmesine varana kadar olan çay kültürü, bir çay etnografyasını da ortaya çıkarmıştır. Çay kesilmesine yarayan makaslar, sepetler, kutular, demlikler, semaverler, çay kazanları, bardaklar, fincanlar, kaşıklar, tepsiler vb. hepsi çay kültürünün etrafında oluşan etnografik maddelerdir.

Bunlardan en önemlisi, çayın kendisinden ayırd edemeyeceğimiz semaver kültürüdür. Semaver 19. yüzyıldan itibaren Ortaasya'da yaygın olarak kullanılmaya başlanılmıştır. Ahmet Yesevi'den gelen mirasla çayın şifalı olduğuna inanıldığı gibi, semaverin de şifa dağıtıcısı olduğuna inanılır hale gelmiştir. İnsanlara bir hayat, muhabbet verici, dertlere deva olarak görülür. Semaverin şifa dağıttığına o kadar inanılırdı ki hamam çıkışında ve mevlitlerde insanları rahatlatmak için semaver kaynatılır ve çay içilirdi. Semaver edebiyatımızda da başlı başına bir yer tutmaktadır. Semaver şifahaneye benzetilmiştir.

Daha düne kadar yurdumun kahve ve çay bahçeleri "cafe"lere özenerek cam bardağı ortadan kaldırmış, porselen ya da cam fincanlarda servis yapmaya başlamıştı. Bir de tabii poşet çay girdi ki yaşamımıza, "cafe"lerin dışında kimi evlerde de yüz yıllık çay demleme usullerimiz hemen rafa kaldırıp demlik poşeti çaylar fincanda sunulmaya başlandı. Allah'tan şimdilerde, turistlere porselen/seramik fincanda poşet çay sunmanın pek de zekice bir şey olmadığı kavranmaya başlandı. Bunda "Yunanlılar ince belli cam bardakta çay veriyormuş" haberinin etkisi oldu mu bilmiyorum ama son zamanlarda, "cafe"lerden başlayarak, çay bahçelerinde de çay severlerin ısrarı üzerine ideal boyutta olmasa da cam bardaklar kullanılmaya başlandı. Hani şu nedense "Ajda Pekkan bardağı" denen iri bardaklar. Ama gerçek çay severlerin gönlünde yatan küçük, ince belli bardaklar tabii ki.

Gün boyunca çay içmemizin yanı sıra, kendimize özgü demleme usulü, ince belli cam bardaklar, kıtlama çay gibi katkılarımızla çayın kültür tarihine eklediklerimiz yadsınamaz, hele türkülerimize, ilahilerimize, manilerimize de girdiği hatırlanırsa...
 
 

 



        



 

Copyright © RoCk-StaR