Geyik Mizah Komedi Şamata

                         
                                                 
                                                                                       Soldiers of الله United Satans of America
   
                         wWw.DuRSuNZaMaN.Tr.Cx

 

   
www.dursunzaman.tr.cx
SAGLIK
BILGISAYAR
DONANIM
YAZILIM
OYUN
PROGRAM
www.dursunzaman.tr.cx
Nasıl Daha İyi Bir Türkiye
Yasam
İlginç Haberler


www.dursunzaman.tr.cx
YUH ARTIK
SÜPER Bİ SEY
HAYRET Bİ SEY
KOMİK
KORKUNC
ARSİVLİK
İNTERNET
HABER
GEREKSİZ
RESİM
EGLENCELİK
MÜZİK
TEKNOLOJİ
İLGİNCH LİNKLER
SEYİRLİK OLAYLAR
SÜPER VİDEOLAR



 

¦¦¦ ¦¦¦ www.dursunzaman.tr.cx ¦¦¦ ¦¦¦

 

www.dursunzaman.tr.cx
Yerli Klip İzle
Yabancı Klip İzle
Faydalı Linkler
Şiirler

Burcunu Oku 
Günlük Burç

 

MENÜ
Son Haberler Son Gelişmeler İçin Tıklayınız
Ufak bir Şakaya Hayır Demezsiniz Umarım:)
Otomatik Yıkama Yağlama Servisi :)
GooGle İ BeN YaPSaYDıM :)
SAKIN TIKLAMA
HATASIZ SAYFA OLMAZ HATASI :)
AŞKLI MEŞKLİ OLAYLAR

LÜTFEN YENİLİKLERİ ANA SAYFADAN KONTROL EDİNİZ...!
 


=:>TIKLA<:=

    HAYRET Bİ ŞEY

 



  • 240 Dolara Karpuz..

    Olay Nedir: Hayret Bi Sey
    Dünyada pahalılığın had safhada olduğu Japonya 240 dolara karpuz üretip ihracattan 2 milyar dolar kazanıyor. İşte buzdolabına uygun küp karpuzlar ve meyve fiyatları



     

    Teknoloji dünyasının liderlerinden Japonya tarıma da el attı. Ülke ihracatını yaptığı 'lüks meyve' satışından yılda 2 milyar dolar kazanıyor.

    Japonya ileri teknoloji ve akıllı pazarlama metodlarını kullanarak az sayıdaki meyve üretimini yüksek kâr getiren bir sektöre çevirdi. Ülkede 'lüks meyve' adı altında üretilen meyveler uluslararası pazarlarda en çok aranan mallar arasına girdi. Son rakamlara göre Japonya lüks meyve satışlarından yılda 2 milyar dolar kâr ediyor. Ülke 2006 yılında 25 bin ton lüks meyve ihracatı yapabilmek için şimdiden kolları sıvadı. Japon Hükümeti dünyada yeni piyasalara açılabilmek için 11 milyon dolarlık bütçe ayırdı.

    'LÜKS MEYVE' NEDİR?
    Lüks meyveler özellikle ülkenin kuzeyinde bulunan tarım alanlarında uygulanan biyolojik müdahaleler sonucunda kusursuz bir görüntü kazanıyor. Bu teknikle üretilen meyveler arasında şu sıralar enbüyük kârı 'Japonya'nın en iyisi' adında bir elma sağlıyor. Japonya'da çok az sayıda bulunan bu elmaların tanesi 17 dolardan (22 YTL) satılıyor. Hatta bazıları 100 (135 YTL) dolardan alıcı buluyor. Daha birkaç yıl öncesine kadar yalnızca 2 ton elma ihracatı yapan Japonya, geçen yıl yalnızca Çin'e 20 ton 'lüks elma' sattı. Lüks meyve işinin iyi gittiğini gören Japonlar özellikle Körfez Ülkeleri'ni hedef alan ihraç ürünleri geliştirmeye başladı. Farklı lezzetlere sahip portakal, çilek ve kiraz bunlardan yalnızca birkaçı. Lüks meyve sektörünün gelişmeye devam etmesi bekleniyor.

    Kirazın tanesi 3 YTL
    Adı (1 adet) Ürün Fiyatı (YTL)
    Karpuz.........325


    Kavun..........286


    Elma............130


    Çilek..............7


    Kiraz..............3

    Buzdolabına uygun karpuz

    Beş yıl önce buzdolapları için özel üretilen küp karpuzlar dünya pazarlarında kendini kabul ettirdi. Japonya'da sıradan bir karpuz 25 dolardan satılırken yeni tasarım küp karpuzlar 82 dolardan alıcı buluyor. Aynı karpuz Tayland'a 240 $'a (325 YTL) satılıyor.


    İlginç Tesadüfler

    Olay Nedir: Hayret Bi Sey

    İKİZLER


    Lewis ailesinin bin dokuz yüz otuz dokuz yılında ikiz erkek çocukları oldu. Ailenin durumu, bu, iki çocuğun bakımına yetecek kadar parlak olmadığından, ikizlerden birini evlatlık vermek zorunda kalırlar. Ayrılan iki kardeş ancak aradan 40 yıl geçtikten sonra bir araya gelebildiler. Ve bir araya geldikleri gün de gariplikler ortaya dökülmeye başladı.İki kardeşe de James adı verilmişti, ikisi de eğitimlerini avukat olarak tamamlamışlardı. İkisi de, mekanik aletlere ve halıcılığa meraklıydılar hem de ustalık derecesinde. İkisi de evlenmişlerdi ve ikisinin eşlerinin adı da Linda idi ve de birer oğulları olmuş, ikisi de adlarını James Allan koymuşlardı. Her iki James Allan da ikişer kez evlenmişler ve ikisinin de ikinci eşlerinin adları Betty idi. Sıkı durun; ikisinin de köpeği vardı ve isimleri Toy’du. Ve ikisi de her yaz Florida, ST Petersburg’da tatil yapıyorlardı. Bu olaya inanmayanlar, Digest dergisinin, bin dokuz yüz seksen yılı Ocak sayısını okuyabilirler.

    KRAL VE 21 SAYISI
    Fransız Devrimi’ nin bahtsız kralı on altıncı Louis, daha çocukluk çağlarında garip bir yabancı adam tarafından ziyaret edilir. Adam, bu genç kral adayını uyarmak istemektedir. Ona, yirmi bir sayısının kendisi için tehlikeli olacağını ve ömür boyu onu korumak için her ayın yirmi biri’nde onun yanında olmak istediğini söylemektedir. Fakat Louis, adamdan hoşlanmaz ve onu saraydan dışarı attırır. Adam son anda, karga-tulumba götürülürken “Yirmi bir sayısı seni öldürecek” diye haykırır. Aradan uzun yıllar geçer ve devrim patlar. Kral ve Kraliçe kaçarlar iken Varennes Ormanı’nda yakalanırlar, tarih yirmi bir Haziran bin yedi yüz doksan iki... Devrim Konseyi yirmi bir Eylül’de krallığı lağvedip, cumhuriyeti ilan etti ve Yirmi bir Ocak bin yedi yüz doksan üç’te ise Kral on altıncı Louis giyotinle idam edildi. Ne dersiniz, idam edilirken o garip adamı düşünmüş müdür acaba?

    KRAL VE LOKANTACI
    İtalyan Kralı Birinci Umberto, bin dokuz yüz yılının yirmi sekiz Temmuzu’nda bir ödül töreni için Milano’ya giderken, dinlenmek ve bir şeyler yemek için küçük bir kır lokantasının önünde mola verir. Lokanta sahibi Kralı karşılamak için koşar ve o anda herkes şok geçirir, zira lokanta sahibi krala ikiz kardeşi kadar, şaşılacak derecede benzemektedir. Üstelik onun da adı Umberto’dur. Her ikisi de on dört mart bin sekiz yüz kırk dört’te aynı kasabada doğmuşlar, her ikisi de yirmi iki Nisan bin sekiz yüz altmış sekiz’de evlenmişler ve her ikisinin de karılarının adı Margherita, her ikisinin de birer oğlu var ve isimleri de Vittorio imiş. Kral Umberto’nun taç giyip, krallık koltuğuna oturduğu gün, diğer Umberto’da lokantasının açılışını yapmış. Bin sekiz yüz altmış altı’da savaşta Kralın albay rütbesiyle orduya katıldığı gün, lokantacı olan Umberto askere alınmış, çavuş olduğu gün ise, Kral Alay Komutanlığına yükselmiş.Daha sonra bu iki Umberto dost olurlar. Kral Umberto, tüm bu olaylardan çok etkilenerek, bunun önemli bir şey olduğunu belirtir ve ayrılırken lokantacı ikizine tekrar görüşelim der.Ve ertesi gün yardımcıları, meclise gitmeye hazırlanan Kral’a kötü bir haber getirirler, lokantacı Umberto, silahla şaka yapan bir arkadaşının kaza kurşunuyla hayata veda etmiştir. Çok üzülen Kral, cenazeye katılacağını söyler ve sarayın merdivenlerinden inerken, üç el silah sesi duyulur. Suikastçının ilk kurşunu boşa gitmiştir ancak, diğer ikisi Kral’ın göğsüne saplanarak, yaşamını yitirmesine neden olur. Bu olayı kim, nasıl açıklayabilir, söyleyebilir misiniz?
    Aynı İsimli Katiller ve Baba-Oğul :
    Baron Rodemire de Tarazone’nin babası Claude Volbonne tarafından tabancayla vurularak öldürülür. Buraya kadar enteresan bir durum yok, fakat aradan tam yirmi yıl sonra, aynı yerde ve aynı adda bir şahıs tarafından Baron da öldürülür. Yer Fransa’nın Tarazone kasabası, tarih bin sekiz yüz yetmiş iki. Üstelik her iki katilin de birbirleriyle bir bağlantıları yok, akraba değiller ve de ayrı ayrı kentlerden Marsilya’ ya gelmişlerdi.

    GELİNİN UĞURSUZU
    İtalya Turin’de Prenses Maria Del Pozzo, Dük Aosta ile bin sekiz yüz altmış yedi yılının otuz Mayıs’ında evlendiler. Nikah izleyen günlerde ise şu olaylar meydana geldi :
    -Prensesin terzisi odasında kendisini asmış olarak bulundu...
    - Saray baş kapıcısı boğazını keserek yaşamına son verdi...
    - Nikah töreni hazırlıklarından sorumlu albay, güneş çarpması sonucu öldü...
    - Çift balayına çıkarken, balayı trenine yol veren görevli, trenin altında kalarak yaşamını yitirdi...
    - Sarayın başyaveri attan düşüp öldü...
    - Muhafız Alayının en kıdemli kişisi kendini vurdu...
    - Daha sonra, yani bu altı ölümden, tam altı ay sonra Dük ve Prenses boşandılar

    GARİP YEDİ RAKAMI
    Arthur Koestler, dünyaca ünlü bir yazardır. Bakın bu yazar yaşamına giren yedi’leri nasıl değerlendiriyor:
    “Yılın yedinci ayının, yedinci gününde doğdum, haftanın yedinci günüydü ve yüzyılın yedinci yılıydı... Yedi çocuklu bir ailede dünyaya geldim, annem yedinci kardeşti ve benim yedi kardeşim vardı ve ben yedinci çocuktum... Yirmi yedinci doğum günümde, hayatımda ilk olarak bir at yarışına gittim ve oynadım...
    Programa baktığımda, yedinci yarışın koşulacağını gördüm, at sayısı ise yediydi... Yedi numaralı atın adı yedinci Gök’tü, handikapı ise yediydi, yedide bir bahis açılmıştı ve ben bu ata yedi şiling yatırdım ve at yedinci geldi."
    Kumarhane Batıran Adam :
    Dünya kumar tarihi bin sekiz yüz doksan bir yılında çok ilginç bir olayla sarsıldı. Monte Carlo Kumarhanesi’nde bir adam üç kez kasayı iflas ettirdi. Bilinen ve tanınan bir sima değildi ve daha önce buraya hiç gelmemişti. Kumar stili hiçbir sisteme dayanmıyordu ve sadece üç oyun oynadı. Şişman, orta boylu ve İngiliz’di. Rulette ilk iki turda kırmızı ve siyaha devamlı olarak oynadı ve hep kazandı, üçüncü turda daima beş sayısına oynadı ve otuz beş’e bir olasılıkla beş kez üst üste kazandı. Adamın verdiği isim sahteydi ve İngiltere’ de verdiği adreste bulunamadı ve kimse de onu bir daha görmedi

    ÇOK İLGİNÇ
    New York Herald gazetesinin yirmi altı Kasım bin dokuz yüz on bir tarihli nüshasında korkunç bir cinayet haberi yer alıyordu. Sir Edmundbury Godfrey, vahşi bir şekilde öldürülmüştü, cinayetin işlendiği bölgenin ismi Greenberry Hill, yani Yeşil Böğürtlen Tepesi idi. Daha sonra cinayeti işleyen kişiler yakalandı ve asıldılar. Soyadlarını öğrenmek ister misiniz? Green, Berry ve Hill. Yani Greenberry Hill’de bu korkunç cinayetleri işleyenler Bay Green, Bay Berry ve Bay Hill.

     


    En Çok Kime Benziyorsun?

    Olay Nedir: Hayret Bi Sey

    Her geçen gün hızla büyüyen internette bir çok site yeni bir fikirle yayına başlıyor. Sizin ya da arkadaşınızın hangi ünlüye benzediğini merak mı ediyor sunuz? İşte "My Heritage" buna yanıt veriyor. Siteye girdikten sonra 'Beta Center'ı seçerek "Overview" bölümüne geliyorsunuz. Burada "try it now"ı tıklayarak, resim seçeceğiniz ekrana geleceksiniz. 3 basamaklı uygulama ekranında 1 numaralı maddenin yanındaki "Gözat" ya da "Browse" butonunu tıklayarak bilgisayarınızda kayıtlı kendi veya arkadaşınızın resmini seçmelisiniz. Resmi seçtikten sonra en 3. uygulamadaki "Run Face Recognition" butonuna basarak tarama işlemine başlayın. Taramanın ardından sol altta sizin gönderdiğiniz resme en çok benzeyen ünlünün fotoğrafını göreceksiniz. Sol altta gelen resmin üzerindeki okları tıklayarak, diğer benzenilen ünlüler de görülebiliyor. Hatta okların yanındaki bör butonla erkek ve kadın olarak benzetilen ünlüler ayrılabiliyor.

    ,HANGİ ÜNLÜYE BENZEDİĞİNİZİ ÖĞRENMEK İÇİN,,

    ,


    Dev Çukur

    Olay Nedir: Hayret Bi Sey

    Bu resimler Güney Afrikada bulunan bir elmas madeninin resimleridir.
    Bu dehşet çukurun derinligi 525 Mt. çapı ise 1.200 metredir.
    Müthiş hava boşlugu yaratması sebebiyle bu çukur üzerinde uçak ve helikopter uçması yasaklanmıştır.
    Bu çukurun ne derece büyük oldugunu anlamak açısından beşinci resimdeki kırmızı ok ile işaretli yeri inceleyiniz.
    Ok'la işaretlenmiş şey aslında 16 tekerlekli olan ve madende çalışan kamyonlardan birinin görüntüsüdür ..
     


     














    Dünyanın en yaşlı kadını 116 yaşında

    Olay Nedir: Hayret Bi Sey

     

    Dünyanın en yaşlı kadını 116 yaşında
    Dünyanın yaşayan en yaşlı kadınının 116 yaşındaki Maria Copvilla adlı Ekvadorlu bir kadın olduğu bildirildi.
     

    Guinness'ten yapılan açıklamada, Copvilla'nın, uzun yaşamasının sırrını kanaatkar olmasına ve hiç sigara içmemesine bağladığı belirtildi.

    Açıklamada, Copvilla'nın ailesinden ispatlayıcı belgeler gelmeden önce, 115 yaşındaki Elizabeth Bolden adlı Amerikalının en yaşlı kadın olarak kayıtlarda bulunduğu ifade edildi.

    Guinness'in açıklamasında, dünyanın en yaşlı erkeğinin ise 114 yaşındaki Emiliano Mercado Del Toro adlı bir Porto Rikolu olduğu belirtildi

    AA

    Mona Lisa Neden Gülüyor?

    Olay Nedir: Hayret Bi Sey
    Leonardo da Vinci’nin eseri olan dünyanın en ünlü tablosu Mona Lisa’nın yüzündeki gülümsemenin sırrı açıklandı:



    Leonardo da Vinci'nin ünlü Mona Liza'sının gülümsemesi 'çözümlendi'. Bilim adamları, gülücüğün yüzde 83 oranında mutluluk, yüzde 9 küçümseme içerdiği sonucuna vardı.

    New Scientist dergisinin haberine göre, yazılımda kullanılan algoritma, Mona Liza'nın yüzündeki ifadede yüzde 6 korku, yüzde 2 de öfke tespit etti.
    Yazılım; dudak kıvrımı, göz kenarındaki kırışıklıklar gibi ana yüz hatlarını insandaki temel 6 duyguyla harmanlayarak sonuç üretiyor.

     



    Karıncalar Gerçekten Ağırlıklarının 40 Katı Yük Taşıyabilirmi?
    Olay Nedir: Hayret Bi Sey

    İşte İspatı

     


    Nostaljik Bilgisayar

    Olay Nedir: Hayret Bi Sey

     


    Nasıl Ses Bu ?

    Olay Nedir: Hayret Bi Sey

     

    Ses 300 km uzaktan duyulabilir mi?
    Pazar günü Londra'daki Buncefield petrol deposunda meydana gelen patlamanın, Manş'ın karşı kıyısından da duyulduğu öne sürüldü. Peki ses, gerçekten 300 kilometre yol alabilir mi?
     

    Pazar sabahı İngiltere'nin başkenti Londra'daki Hertfordshire bölgesinde meydana gelen patlama, önce bir terör saldırısı olarak duyuruldu. Dördü ağır 36 kişinin yaralanmasına neden olan patlamadan sonra çıkan ve üç gün süren yangında 20 yakıt tankı tamamen tahrip oldu.

    Yerel yetkililer patlamayı 'kulakları sağır edici' diye tanımlarken, Manş Denizi'nin karşı kıyısından da onlara destek geldi. Hollanda ve Belçika basını, patlamanın ülkelerinden bile duyulduğunu yazdı.

    Sesin yolculuğu
    İngiliz çevre kuruluşu Vibrock'dan Tim Wilton, sesin ilerleyebilmesinin, yolu üzerinde, sürtünme-çarpma sayesinde yolculuk edebileceği nesnelerin varlığına bağlı olduğunu söylüyor. Bu nesne, katı, sıvı ya da bu durumda olduğu gibi gaz olabiliyor.

    Ses, nesneler titreştiğinde ortaya çıkan dalgalar halinde yolculuk eder. Örneğin bir davula vurursanız, titreşir. Bu titreşim, sesin davuldan size doğru yolculuk etmesini sağlar.

    Dalgalar, davulu çevreleyen gaz parçacıklarının hareketiyle ilerler. Gideceği yönde, yolu üzerinde olan parçacıkları aynı doğrultuda çarpıştırır. Böyle dalgalar boylamsal olarak adlandırılır, çünkü dalga ve titreşim aynı yöndedir.

    Birçok etmene bağlı
    Sesin ne kadar yolculuk edeceğinin birçok etkene bağlı olduğunu söyleyen Wilton, pazar günkü patlamanın Manş'ın karşı kıyısında duyulabilmesinin en büyük etkeni olarak, sesin, ani ve güçlü ısı değişimleriyle yol almasını gösteriyor.

    Böyle bir durumda, yükselerdeki soğuk hava ile yüzeydeki sıcak hava arasında bir katman oluşuyor. Bu da sesin enerjisinin sürekli olarak yeryüzüne geri dönmesini sağlıyor ve ses, kaynağından kilometrelerce ötede duyulabiliyor.

    Olağan dışı ama mümkün
    Wilton, patlamayla meydana gelen büyük miktarda enerji ile birleşen bu yüksek ısı değişimi ve rüzgarın da aynı yönde esiyor olmasının, sesin 300 kilometre uzaktan duyulmasını sağlamış olabileceğini belirtiyor.

    "Sesin 300 kilometreden duyulması olağan dışı ama olası bir durum. Fakat patlamalar da olağandışıydı, çünkü genellikle kaynaktan böyle bir enerji çıkmaz. Belki de pazar günü koşullar, sesin yolculuğu için her zamankinden daha uygundu."

    50 yılın en büyük sesi
    İkinci Dünya Savaşı sırasında, Fransa'daki bombalamaların Londra'dan duyulduğuna dair rivayetler dolaşıyordu. Hertfordshire'daki patlamaların o dönemden beri İngiltere ve Avrupa'da duyulan en büyük ses olduğu belirtiliyor.

    cnnturk

    Eyvah! "Dünyayı kurtaran adam forever" geliyor

    Olay Nedir: Hayret Bi Sey

    En kötü film seçilmesine rağmen dünyanın dört bir yanında fanatikleri bulunan ‘Dünyayı Kurtaran Adam’ filminin ikincisi yakında çekiliyor.

    Mehmet Ali Erbil’in de yer alacağı filmin senaryosuna bugün başlayacak olan Cüneyt Arkın projeyi anlattı: Bana ‘İkincisini çekeceğiz’ dediklerinde teklife soğuk baktım. İlki kült olmuş bir yapımdı. İkincisini çekip, efsaneye zarar vermek istemedim. Ama çok dil döktüler. ‘Senaryo grubunda ben de yer alırım. İyi bir iş çıkarsa oynarım’ diyerek teklifi kabul ettim. Zaten ilk filmin senaryosu da bana ait. Aslında, filmi yazarken çıkış noktam Nasrettin Hoca fıkralarıydı. Yani Türklerin anlayabileceği tarzda espriler yazdım. Ama Göreme’deki çekimlerde işin rengi değişti. Çünkü, turistler çekimleri şaşkınlık içinde izledi. Sonuçta, yakışıklı, filinta gibi bir jöndüm. Bana hayranlıkla bakıyorlardı. Ama, yaptığım iş dünyanın en saçma işiydi. Yerde yuvarlanırken kostümü yırtılıp içinden insan çıkan canavarları dövüyorum. Fakat yüzümdeki ciddi ifade karşısında turistler nasıl bir tepki vereceklerini bilmiyorlardı. Canavar döven bir adama gülecekler miydi, yoksa bu yakışıklıyı ciddiye mi alacaklardı. Yüzlerindeki o şaşkın ifadeyi görünce ‘filmi kesin onlar da beğenir’ dedim. Dediğim de çıktı...


    Dağıtıcı zengin oldu ben kuruş almadım!

    Cüneyt Arkın, filmin DVD’sinin internet üzerinden pazarlandığını ABD ve İngiltere başta olmak üzere dünyada büyük rağbet gördüğünü söyleyerek “Filmi kim dağıtıyor, nasıl satıyor bilmiyorum. Filmden üç kuruş para aldım. ‘Bu işten para kazanamıyorum’ diye de kızgın değilim. Ama dağıtıcı bir kez olsun arayıp, ‘Abi, Allah razı olsun. Sayende çok para kazandım’ dese hiç sorun kalmayacak” dedi.

    AKŞAM


    İster İnan İster İnanma..!

    Olay Nedir: Hayret Bi Sey
  • Kadınlar erkeklere oranla iki kat fazla göz kırpar.
  • Zeki insanların saçlarında daha fazla oranda çinko ve bakır bulunur.
  • İnsanlar sabah kalktıklarınada ortalama 1 cm daha uzundur. Günün ilerleyen saatleriyle beraber kıkırdaklar sıkışarak boyumuz kısalır.
  • Ortalama bir kirpikte 500 tane kıl vardır.
  • Vücuttaki en güçlü kas ; dilimizde bulunandır.
  • Dilimizdeki tat tomurcukları 10 günde bir yenilenir.
  • Dünyanın en genç anne, babası 8 ve 9 yaşındaydı. 1910 Çin'de
  • Ölçülen en büyük böbrek taşı 1,36 kg idi.
  • Evinizdeki tozların büyük çoğunluğunu ölü deri parçalarınız oluşturur.
  • Böbrek taşları her renkte olabilmektedir. Sarı - kahverengi vs.
  • Bebeklerin diz kapakları yoktur. Ancak 2-6 yaşları arasında oluşur.
  • Ortalama olarak bir insan hayatı boyunca 45000 litre tükrük üretir.
  • Eğer yeteri kadar çok havuç yerseniz turuculaşırsınız.
  • 1 milyon kişinin aynı anda zıplaması 500 ton tnt bombası etkisi yaratır.
  • 0.000000000198 gramlık bir kokarca kokusunu algılayabiliriz.
  • Yılda 10 milyon kere nefes alırız
  • Soğuk bir odada uyumak kabus gorme ihtimalizi arttırır.
  • Ayaklar haşerelerin en sevdiği uzvumuzdur.
  • Dünyada insanlar en çok sabah 7 de uyunmaktadır.
  • Normal bir insan günde 6 kere banyoya girer. (sırf duş almak için değil)
  • En hızlı büyüyen tırnağımız orta parmakta olandır.
  • Karnımızı tıka basa doyurunca daha az duyarız
  • Akşam yemeğinde 295 kere yutkunuruz.
  • Çok kuşkonmaz yersek idrarımız açık sarı olur.
  • İki kere 4 saatlik uyku , bir kere 8 saatlik uykudan daha verimlidir.

    Kafanı Sağa Yasla ve Manzaraya Bak

    Olay Nedir: Hayret Bi Sey

     


  • Şarkı söyleyerek bir bardak nasıl kırılabilir?

    Olay Nedir: Hayret Bi Sey

    Şarkı söyleyerek bir bardak nasıl kırılabilir?

    Yapılabilir ve teorik olarak mümkündür. Hatta ünlü tenor Cruso'nun bunu başardığı rivayet edilir. Rezonansını tutturabi-lirseniz sadece bardak değil başka birçok şeyi kırabilirsiniz. Peki öyleyse, nedir bu rezonans?

    Salıncakta bir çocuğu salladığınızı düşünün. Salıncak size gelirken, tam en üst noktaya ulaşmadan salıncağı itmeye kalkışırsanız, onu yavaşlatırsınız. Ancak salıncak size doğru gelirken, itmeyi hep en üst noktada yaparsanız, her seferinde aynı kuvvetle itseniz bile, salıncak gittikçe hızlanacaktır.

    Salıncak kendi tabii frekansı ile, diyelim ki, dakikada 30 salınım yaparak sallanıyordu. Siz de dışardan bir kuvvet, fakat aynı frekansta bir kuvvet uyguladınız. Bu iki frekans çakıştı ve salıncak da bu nedenle gittikçe hızlandı.

    Salıncak örneğinde olduğu gibi, her cismin bir kendi tabii frekansı vardır. Cisimlere kendi tabii frekansları ile çakışan bir frekansta her hangi bir kuvvet uygularsanız rezonans denilen kontrolsüz bir ortam oluşabilir.

    Eğer önünüzde duran bir bardağa, onun tabii frekansına uyan bir frekansta bağırabilirseniz, daha doğrusu bir ses dalgası gön-derebilirseniz, bardağın tabii frekansı ile sesin frekansı çakışarak, bardaktaki titreşimi kontrolsüz bir şekilde artırır, bardak rezonansa girer ve sonuçta çatlayabilir veya kırılabilir.

    İnsanlar günlük yaşamlarında pek fark etmemelerine rağmen rezonans olayı, otomobilden, köprü dizaynına kadar mühendislerin en çok zorlandıkları konulardan biridir. Hala bu nedenle, askerler bir köprüden geçerlerken, yürüyüş adımlarının frekanslan köprünün tabii frekansı ile çakışıp, köprü yıkılmasın diye, köprülerden uygun adım yürüyüşle geçmezler.

    Otomobilde direksiyon mekanizması ile amortisörlerdeki titreşim aynı frekansa gelince, rezonans sonucunda direksiyon şiddetli sarsılmaya başlar. Mühendisler araba dizaynında parçaların biçimlerini, yaylanmalarını ve ağırlıklarını, devir sayıları ve benzeri faktörleri göze alıp rezonansı en aza indirmeye çalışırlar.

    Peki bu rezonansın hiç iyi bir yönü yok mu? Var elbette. Örneğin radyo istasyon dalgalarını ararken bu dalgaları yakalarsanız, kendi alıcınızın frekansı ile birbirini tuttuğu an rezonansa girer, genliği artar ve bu istasyonu işitmeye başlarsınız.

     


    Bu kadar Uçak hangi ülkenin..

    Olay Nedir: Hayret Bi Sey

     

    Нефиговая стоянка

    Нефиговая стоянка

    Нефиговая стоянка

    Нефиговая стоянка


    Devamı İçin Tıklayın

    Dikkat açılacak linkte 18 + içerik var


    Doğadan ilginç bilgiler..

    Olay Nedir: Hayret Bi Sey

    10 gramlık bir sümüklü böcek, 1 kilogramlık yükü çekebilir.


    Bir çift sineğin sadece nisan-mayıs aylarında bıraktıkları yumurtaların tamamından sinek çıksaydı, dünyayı 14 metre kalınlığında bir sinek tabakası kaplardı.

     

    Göç eden kuşlar (V) biçiminde sıralanarak uçar ve bu sayede harcadıkları enerjiden yüzde 23 tasarruf sağlar.


    Bir litre motor yağı 530 bin litre içme suyunu kirletebiliyor.

    Yaban kazları 8 bin metre yüksekte uçabilir.



    Mısırda Bulunan İnanılmaz Figürler

    Olay Nedir: Hayret Bi Sey
     


    Geçtiğimiz yıllarda bir televizyon belgeselinin çekimi nedeniyle gittiğim Mısır'da, insanoğlunun bilinen tarihinde derin çatlaklar açan ilginç olaylardan birine tanıklık ettim. Orta Mısır'ın antik kentlerinden Abidos'daki görkemli bir tapınağın duvarları, görenleri hayrete düşüren yaklaşık dört bin yıllık bir rölyefe ev sahipliği yapıyordu. Sözkonusu rölyefi bu denli inanılmaz kılan ise, üzerinde bulunan "helikopter", "denizaltı", "jet uçağı" ve "uçandaire" figürleriydi.

    Mısır piramitlerini kimler inşa etti? Bu devasa yapılar o günkü ilkel teknolojiyle nasıl yapıldı? Eski Mısırlılar gerçekte hangi ırka mensuptu? Ölü mumyalama sanatını kimlerden öğrendiler?

    Aralarında Erich Von Daniken, Robert Bouval ve Graham Hancock gibi ünlü isimlerin de bulunduğu geniş bir araştırmacı kitlesi tarafından uzun yıllardan bu yana spekülatif kitaplara konu edilen antik Mısır kültürü, fantazi yönü ağır basan bu gibi yaklaşımları adeta desteklercesine her geçen gün eteklerinden yeni yeni gizemler dökmeyi sürdürüyor.

    Kahire yakınlarındaki Giza kompleksi içinde yer alan üç büyük piramite ilişkin olarak bugüne kadar çok şey yazıldı ve söylendi. İnsanlık tarihinin bu en görkemli eserleri, son iki yüz yıl içinde bilim adamlarınca öylesine çok incelendi, her köşesi öylesine didik didik edildi ki artık bu anıtlar üzerine söylenecek hemen hemen hiç bir söz kalmadı gibi. Bu yapılar için günümüzde akıl ve mantığın kabul edebildiği bir "inşaat seceresi" çıkartılmış durumda. Bu sayede de gizem araştırmacılarının büyük bir bölümü artık onları "uzaydan gelen yüksek teknoloji sahibi konuklara" maletmekten vazgeçtiler. Ancak, Mısır'ın derinliklerinde nedenini ve nasılını günümüzde bile hala tam olarak açıklayamadığımız daha bir sürü gizemli kalıntı mevcut.

    İşte, ben de bundan bir kaç yıl önce bir belgesel film çekimi nedeniyle ziyaret etme fırsatı bulduğum Mısır topraklarında benzer türden bir gizeme tanıklık ettim. Ekip arkadaşlarımla birlikte tedbirli davranıp film kamerası ve fotoğraf makinelerimizle belgelemeyi başardığımız bu olay, o gün bugündür belleğimin bir köşesinde kocaman bir soru işareti şeklinde cevabını bekliyor.
     
    "Helikopteri mi görmek istiyorsunuz?"

    Başkent Kahire'den yaklaşık bin beşyüz kilometre güneyde, Nil nehri kıyısındaki bir antik kent olan Abidos, aynı adla anılan gösterişli bir tapınağa da ev sahipliği yapıyor. Bu tapınağa yaptığımız ziyaret kesinlikle raslantısal değildi. Henüz Kahire'deyken kulağımıza Abidos'un gizemli duvar resimlerine ilişkin bazı özel bilgiler fısıldayan Mısırlı bir dost, bizi bu tapınağı mutlaka ziyaret etmemiz, özellikle de "belli bir bölümünü alıcı gözüyle incelememiz" yönünde sıkı sıkıya uyarmıştı.

    Başkentten Orta Mısır'ın turistik kenti Luksor'a geldikten sonra, bulabildiğimiz çeşitli aktarma araçlarıyla daha gözden ırak bir bölgede kurulu bulunan Abidos tapınağına ulaştık.

    Abidos tapınağında, anıtın resmi görevlilerine buradaki "sıradışı rölyef"in yerini sorduğumuzda aldığımız ilk yanıt, "Burada sizin söylediğiniz gibi birşey yok" şeklinde oldu. "Resmi bilimsel tez"i temsil eden Mısırlı arkeologlar, ısrarcı tutumumuza karşın konuşmamakta bir hayli kararlıydılar. Zaten kısa bir süre sonra da bizimle sohbeti keserek kulübelerine geri döndüler.

    Tam bu esnada imdadımıza, anıtın çevre güvenliğinden sorumlu olan ve ziyaretçi turistlerden aldığı harçlıklarla hayatını sürdüren yaşlı bir Mısırlı bedevi yetişti. Derdimizi bu kez de ona anlattığımızda, "Oh, I know the helicopter, I know the helicopter" ("Helikopteri biliyorum") diye söylenerek bizi tapınağın girişindeki büyük bir sütunun yanına doğru sürükledi. Parmağını heyecan içinde yukarılarda bir noktaya çeviren yaşlı adam "İşte" diye bağırdı, "Aradığınız şey orada!"

     

    Gösterdiği yere doğru baktık. En az 5-6 metre yükseklikteki bu heybetli sütunun tam tepe noktasını işaret etmekteydi; ancak gösterdiği rölyef gözlerimizin ayrıntıları seçemeyeceği kadar yukarıda kalıyordu. Bedeviye oraya nasıl çıkacağımızı sorduk.

    Sonuçta, fazladan verilen bir miktar bahşiş ile bu amacımıza da ulaşacaktık. Alelacele bulup getirilen portatif bir merdiven ile mihmandarımızın gösterdiği rölyefin yakınına tırmandığımızda, Abidos'a ulaşana kadar çektiğimiz onca sıkıntıya kesinlikle değecek bir görüntüyle karşılaştık. Binlerce yıldır derin bir sessizliğe gömülmüş olarak ziyaretçilerini bekleyen bu inanılmaz duvar resmi, şimdi bütün şok ediciliğiyle karşımızdaydı.

    Şaşkınlık içinde filmini ve fotoğraflarını çektiğimiz panelin sol üst kısmında, çağdaş örneklerine şaşılacak kadar benzeyen bir "helikopter", hemen yanında yine gerçeğine son derece uygun bir "denizaltı", onun altında "uçandaire" benzeri bir cisim, en altta da tipik bir jet uçağı piktogramı yer alıyordı. Ve bu simgeler, geleneksel hiyeroglif alfabesinin birer harfi değildi. (Yazının giriş fotoğrafını inceleyiniz.)

    Elektronik tüpler mi, çiçek mi?

    YERİN 5 METRE ALTINDAKİ "KATOT TÜPLERİ"
    Bu fotoğraf da Orta Mısır'daki bir başka antik merkezde, Dandera'daki Hathor tapınağında çekildi. Burada, yerin yaklaşık üç metre altındaki gizli bir galerinin bitim noktasında yer alan şaşırtıcı bir rölyef görülüyor. Elektronik bir alete (daha çok bir katot tüpüne) şaşılacak kadar benzeyen bu cisimler, başlarındaki teknisyenler tarafından kullanılırken resmedilmiş.

    Abidos'ta karşılaştığımız gizemli duvar resimlerinin bir benzeri de, buradan bir kaç yüz kilometre uzaklıktaki Dandera kentinde, Hathor Tapınağı'nda bulunuyordu. Hathor'daki çekim çalışmalarımız sırasında, tapınağın zemin seviyesinin üç metre kadar altında bulunan, duvarları çeşitli kabartmalarla kaplı uzun bir tünelin son derece şaşırtıcı bir resim grubuyla sonlandığına tanık olduk.

    Özel izinle girdiğimiz bu boğucu ve zifiri karanlık dehlizde bir süre ilerledikten sonra, karşımıza ilginç bir "elektronik aygıt ve onu kullanan teknisyenleri" betimleyen karşılıklı iki duvar rölyefi çıktı. Büyük birer katot tüpüne benzeyen bu aygıtların içlerine işlenmiş birer yılan figürü hemen hikkatimizi çekti., Yılanlar tüplerin içindeki ışıltıyı ya da flaman telleri simgelediği gibi, bu aygıtların içinde işleme tabi tutulan birer "deney hayvanı" da olabilirlerdi. Her iki tüp figürünün arka kısmından çıkıp başka bir kutuya bağlanan uzun ve kalın kablolar ise şaşkınlığımızı daha da artırdı. Bu arada, rölyeflerin meçhul sanatçısı, tüplerin yanıbaşına onları kullanan (ya da denetleyen) bir kaç teknisyen çizmeyi de ihmal etmemişti.

    Bu gizemli cisimlere, Hathor tapınağının bir başka bölümünde daha rastladık. Tapınağın gözlerden ırak bir salonunda, bu kez yerden en az 8 metre yükseklikte bulunuyordu aradığımız resimler. Üstelik, yer altındaki kabartmalara göre şekil olarak çok daha belirgindiler, ayrıca tümü toprak boyalarla renklendirilmişti.

    Uzunca bir süre yanında kalıp bir çok fotoğrafını çektiğimiz bu tüplerle ilgili olarak Dandera'nın resmi arkeoloğuna fikrini sorduğumuzda, yorumu da tam beklediğimiz gibi oldu: "Ha onlar mı, onlar yalnızca birer çiçek!"

    Yaklaşım böyle olunca, biz de "içlerinde birer yılan bulunan, herbiri neredeyse insan boyundaki bu dev çiçekleri" (!) daha fazla sorgulamadan oradan ayrıldık.

    Gelecekten birer mesaj mı ?

    Antik Mısır'a ilişkin araştırmalar yapan Batılı yazarlardan bir kısmı, sözgelimi İsveçli mühendis Henry Kjellson, bu gibi resimlerde betimlenen çağdaş teknolojinin gerçekte o dönemde iyi bilindiğini ileri sürüyor. Ancak bu, kanıtlanması da, inanması da son derece güç bir iddia. Buna karşılık, daha kalabalık bir araştırmacı grubuna göre ise, maji sanatlarında (astroloji ve büyücülükte) çok ileri bir noktaya ulaşmış olan Mısırlı kahinler, gelecekten bazı vizyonlar görebilmekteydi. Her ne kadar yaptıkları ruhsal seanslarda telepatik olarak izledikleri bu araç-gereçlerin mahiyetini hiç anlayamadıysalar da, gelecekten bilinçlerine "durugörü" ile yansıyan bu imajların bazılarını tapınak duvarlarına kazımayı başardılar. Bu ikinci iddia ise "M.Ö 2000'lerde Mısır'da helikopter kullanıldığını" kabul etmekten çok daha yenilir yutulur gibi.

    Ancak, gerçek cevap her ne olursa olsun, elçiye zeval olmaz. Bu resimler kesinlikle birer bilgisayar hilesi değil. Bizzat sizin için gittik, gördük ve görüntüledik. Yolunuz Orta Mısır'ın bu iki antik kentine düşerse, bir de kendi gözlerinizle incelemenizi öneririz.

    Bakalım, keşfedildikleri 1990'ların başlarından beri kalabalık bir araştırmacı grubuna kafayı yedirten "antik helikopter"e acaba sizin yorumunuz ne olacak?


    Larry Ellison'un şaşırtıcı, hatta şok edici konuşması..

    Olay Nedir: Hayret Bi Sey

    Amerika üniversitelerinin bir adeti var. Her yıl,her üniversite kendi alanında çok sivrilmiş bir önemli ismi mezuniyet konuşması yapmak üzere davet ediyor.Aşağıda bu yıl Yale Üniversitesi mezuniyet törenine davet edilen Oracle Bilgisayar şirketinin kurucusu ve genel müdürü Larry Ellison'un şaşırtıcı, hatta şok edici konuşması var.

    "Yale Üniversitesi mezunları,daha önce böyle bir giriş görmediğiniz için özür dilerim ama benim için bir şey yapmanızı istiyorum.Lütfen etrafınıza iyi bakın solunuzdaki sınıf arkadaşınıza bir bakın.sonra sağınızdaki sınıf arkadaşınıza bir bakın Ve şimdi şunu aklınıza koyun; Bundan beş yıl sonra, on yıl sonra, hatta otuz yıl sonra, solunuzdaki kişi hiç bir şeyi başaramamış olacak. Sağınızdaki kişi de aslında hiçbir şey başaramamış olacak.Ve siz ortadaki. Ne bekliyorsunuz? Siz de başaramayacaksınız.Aslında bugün şöyle bir etrafıma baktığımda parlak gelecek için yüzlerce umut ışığı göremiyorum.Yüzlerce değişik endüstride liderliği ele alacak kişilerde göremiyorum. Görebildiğim tek şey, geleceği başarısızlıktan başka bir şey olmayacak yüzlerce insan.O kadar. Sinirlendiniz. Bu anlaşılabilir bir şey Ben, Lawrence "Larry Ellison üniversite terk, kim oluyorum ve bu yetkiyi nerden alıyorum ki, ülkenin en prestijli yüksek öğrenim kurumunun bu yılki mezunlarına böyle şeyler söyleyebiliyorum.? Bi yetkiyi nereden aldığımı söyleyeyim: Çünkü ben, üniversite terk ve dünyanın en zengin ikinci adamıyım.Siz değilsiniz. Çünkü Bill Gates o da üniversite terk ve dünyanın "şimdilik" en zengin adamı. Siz değilsiniz. Çünkü Paul Allen o da üniversite terk ve dünyanın en zengin üçüncü adamı Başka örneklerde var Mesela Michael Dell, o listede 9 numara ve yukarı doğru hızla tırmanıyor, o da üniversite terk. Ve siz o listede hala yoksunuz.Şimdi çok kızdınız.Bu da anlaşılabilir. o halde biraz da egolarınızı okşamama izin verin Pek çoğunuz burada dört ya da beş yıl eğitim gördünüz.Önünüzdeki yıllar için, epey iyi bir eğitim aldınız, bilmeniz gereken pek çok şeyi öğrendiniz. iyi çalışma alışkanlıkları edindiniz. Burada size o önünüzdeki yıllar boyunca yardımcı olacak bir sürü insan tanıdınız,onlarla bağlantı kurdunuz. Ve hayat boyunca yanınızdan ayrılmayacak bir kelimeyle güçlü bir ilişkiniz oldu burada: Terapi.Bunların hepsi güzel şeyler.Ama gerçekte, o kurduğunuz arkadaşlık bağlantılarına fena halde ihtiyacınız olacak o çalışma alışkanlığına ve "terapi'ye de ihtiyaç duyacaksınız.hayat boyu. ihtiyacınız olacak, Çünkü üniversiteyi terk etmediniz. Dolayısıyla asla dünyanın en zengin insanları arasına katılmayacaksınız.Elbette, belki de listeye 10 yada 11. sıradan . Microsoft yöneticisi Steve Balimer gibi, girebilirsiniz.Ama herhalde onun kimin için çalıştığını söylememe gerek yok değilmi ? Sadece kayda geçsin diye söylüyorum o da zaten master sınıfından terk. Biraz geç kalmış anlayacağınız. Son olarak her halde bazılarınız ya da umarın bu konuşmadan sonra çoğunuz kendi kendinize soruyorsunuz:"Yapabileceğim bir şey var mı? Bir umudum var mı? Maalesef Hayır. Çok geç kaldınız. içinize çok şey dolduruldu. Siz onlara bakıp çok şey bildiğinizi sanıyorsunuz. Artık 19 yasında değilsiniz.Evet şimdi gerçekten çok kızdınız.bu anlaşılabilir bir şey.Belki de şu an size bir umut ışığı vermenin, bir çıkış yolu göstermenin tam zamanıdır. Hayır 2000 mezunları size değil.Siz kaybettiniz.Sizi, yılda 200 bin dolarlık komik maaş çeklerinizle baş başa bırakıyorum. Üstelik o maaş çekinin üstünde sizden birkaç yıl önce okulu terketmiş birinin imzası olacağını söyleyerek. Öğütlerim size değil daha alt sınıfta okuyanlara. Size söylüyorum: Hemen ayrılın .Daha güçlü söyleyemem: Ayrılın: Hemen toplayın eşyalarınızı ve fikirlerinizi ve bir daha geri dönmeyin. Terkedin herşeye yeniden başlayın size söyleyebileceğim tek şeye o başınızdaki kepler ve kıyafetin sizi aynen şu güvenlik görevlilerinin beni kürsüden aşağıya çektiği gibi..... (sonucu tahmin edebiliyorsunuz sanırım(!)

     



            



     

    Copyright © RoCk-StaR