BİR TAPINAK YAZITI
Gürültü
patırtının ortasında sükûnetle dolaş,
sükûnette huzur bulunduğunu unutma.
Başka türlü davranmak açıkça
gerekmedikçe herkesle dost olmaya çalış.
Sana bir kötülük yapıldığında
verebileceğin en iyi karşılık unutmak
olsun. Bağışla ve unut. Ama kimseye
teslim olma.
İçten ol;
telaşsız, kısa ve açık seçik konuş.
Başkalarına da kulak ver. Aptal ve cahil
oldukları zaman bile dinle onları;
çünkü, dünyada herkesin bir öyküsü
vardır. Yalnız planlarının değil,
başarılarının da tadını çıkarmaya çalış.
İşinle ne kadar küçük olursa olsun
ilgilen; hayattaki dayanağın odur.
Seveceğin bir işi seçersen yaşamında bir
an bile çalışmış ve yorulmuş olmazsın.
İşini öyle seveceksin ki, başarıların
bedenini ve yüreğini güçlendirirken,
verdiklerinle de yepyeni hayatlar
başlatmış olacaksın.
Olduğun
gibi görün ve göründüğün gibi ol.
Sevmediğin zaman sever gibi yapma.
Çevrene önerilerde bulun ama hükmetme.
İnsanları yargılarsan onları sevmeye
zamanın kalmaz.
Aşka burun
kıvırma sakın; o çöl ortasındaki
yemyeşil bir bahçedir. O bahçeye lâyık
bir bahçıvan olmak için her bitkinin
sürekli bakıma ihtiyacı olduğunu unutma.
Kaybetmeyi
ahlâksız bir kazanca tercih et. İlkinin
acısı bir an, ötekinin vicdan azabı bir
ömür boyu sürer. Bazı idealler o kadar
değerlidir ki, o yolda mağlûp olman bile
zafer sayılır. Bu dünyada bırakacağın en
büyük miras dürüstlüktür.
Yılların
geçmesine öfkelenme; gençliğe yakışan
şeyleri gülümseyerek teslim et geçmişe.
Yapamayacağın şeylerin yapabileceklerini
engellemesine izin verme. Rüzgârın
yönünü değiştiremediğin zaman,
yelkenlerini rüzgâra göre ayarla. Çünkü
dünya, karşılaştığın fırtınalarla değil,
gemiyi limana getirip getiremediğinle
ilgilenir...
Ara sıra
isyana yönelecek olsan da hatırla ki,
evreni yargılamak imkânsızdır. Onun için
kavgalarını sürdürürken bile kendi
kendinle barış içinde ol.
Hatırlar
mısın doğduğun zamanları? Sen ağlarken
herkes sevinçle gülüşüyordu. Öyle bir
ömür geçir ki, herkes ağlasın öldüğünde,
sen mutlulukla gülümse.
Sabırlı,
sevecen, erdemli ol. Eninde sonunda
bütün servetin sensin. Görmeye çalış ki,
bütün pisliğine ve kalleşliğine rağmen
dünya, yine de insanoğlunun biricik
güzel mekânıdır.
Xsantos İ.Ö. IX.yy.
|
|
Bir
gün Peygamber kapınızı Çalsa... |
Birgün Peygamber Kapınızı Çalsa...
Yıllardır internette
dolaşan, kimi meclislerde sık dile
getirilen bir metin var; şiir gibi
etkileyici bir metin...
Metnin yazarının kim olduğunu ne ben
çözebildim bugüne kadar ne de başkası.
Özgün halinin İngilizce olduğu rivayet
ediliyor.
"Hz. Peygamber size gelse" başlığı
taşıyor bu metin. Görünürde bir merakı
dile getiriyor, bir merakı sorguluyor.
Ve şöyle başlıyor...
"Bir gün Peygamber ziyaretinize gelse,
Yalnızca birkaç günlüğüne çalsa
kapınızı,
Merak ediyorum neler yapacağınızı..."
Bunu okuduğunuz anda, inancı sıkı veya
gevşek nasıl biri olursanız olun
hafiften sarsılıyorsunuz.
Gerçekten de ne yaparız Peygamber
kapımızı çalıverse! Hele O'nu dilinden
düşürmeyen ama bir yandan da hayatın
harala gürelesi içine "düşen"ler nasıl
bir telaşa kapılırlar acaba?
Ancak bu şiirimsi metni yazan aslında
neler yapacağımızdan emin. Diyor ki...
"Biliyorum
Böylesine şerefli bir konuğa en güzel
odanızı açacağınızı,
Ona sunacağınız yemeklerin en iyisi
olacağını,
Ve inandırmaya çalışacağınızı,
Onu evinizde görüyor olmaktan mutluluk
duyacağınızı;
Fakat söyleyin bana,
Evinize doğru gelirken gördüğünüzde,
O'nu hemen kapıda mı karşılayacaksınız?
Yoksa içeri almadan önce, aceleyle,
Bazı dergileri, gazeteleri çarçabuk
saklayıp
Yerine Kur'an'ı mı koyacaksınız? "
Diyor ki...
"Peki ya dünyalık müziğinizi,
kasetlerinizi de saklayacak mısınız?
Ve bunun yerine ortalığa,
Kitaplığınızın raflarında tozlanmış,
Hadis kitapları mı çıkaracaksınız?
Hemence içeriye girmesine izin verecek
misiniz?
Yoksa telaşla ne yapayım diyerek,
Sağa sola mı koşturacaksınız?"
Diyor ki...
"Tanıştırmaktan onur duyacak mısınız en
yakın arkadaşınızı onunla?
Yoksa hiç karşılaşmamalarını mı
umardınız,
Peygamberin ziyareti bitene dek
birbirleriyle?
Şimdi söyleyin açık yüreklilikle,
Onun kalmasını ister misiniz sizinle?
Sonsuza dek, hep birlikte...
Yoksa rahat bir nefes mi alacaksınız,
Ziyareti bitip gittiğinde?"
***
Kabul edelim ki çok etkileyici bir
sorgulama bu!
İnananların kendilerini hep eksik, hep
kusurlu görme (ama alttan alta da
kendilerini değil de çağı suçlu çıkarma)
eğilimini destekleyici mahiyette bir
etkisi var.
Ve adım gibi eminim ki, bu metin şimdi
Mevlit Kandili ve Kutlu Doğum Haftası
nedeniyle yine internette sık sık
karşımıza çıkacak, e-mektup yoluyla
ondan ona dolaşacaktır.
Yalnız namazında niyazında olanlara
değil, belki daha çok da benim çevremden
insanlara; yani az çok bu manevi iklimi
soluyan ama kafası hep bulanık kalanlara
ulaşacaktır.
O yüzden, belki "senin üzerine vazife
değil ki" diyeceksiniz bana ama konuyla
ilgili bir iki satır not düşmek
istiyorum şu köşeye...
Çünkü bu gönül çalan, inananları hemen
etkileyen metnin ciddi sorunları var.
***
Asrı Saadet, bazılarının uzaktan uzağa
sandığının aksine aynı bugün gibi insani
ve toplumsal eksikler, kusurlar,
hınçlar, nefretler, düşmanlıklar,
ayrılıklar, açgözlülükler ve yalan
imanların iktidarıyla doluydu.
Merak eden açar kitapları okur, okuyunca
da şaşkınlıktan küçük dilini yutar.
O çağı "saadetli" kılan O'nun
varlığıydı.
O'nun yaşadığı bir dönemde yaşamak, aynı
vakti ve atmosferi solumaktı saadet...
"Peygamber ziyaretimize gelse ne
yapardık?" diye dövünmeye kalkışmadan
önce bunu bilmek gerekir. O, içerisinde
hangi rüzgarlar esiyor olursa olsun,
ziyaretinin değerini bilen her evin
değerini vermişti!
O'nu yakından tanıyanların deyişiyle
"umanı umutsuzluğa düşürmeyen,
güleryüzlü, yumuşak huylu, asla bağırıp
çağırmayan" Peygamber'in ziyaret ettiği
bir eve "bakalım içeride ne kusurlar ne
sapkınlıklar göreceğim" fikri ve
duygusuyla gireceğini hayal etmek ve
ettirmek yanlıştır.
Ziyaret edilenler açısından da asıl olan
O'na gönüllerini açmalarıdır. Yoksa
yalancıktan çeki düzen verilmiş evlerini
değil...
Korkuya, telaşa ne gerek var?
Huysuzluğa, karamsarlığa ne gerek var?
Gelen Peygamber...
***
"Bir an önce gitmesini isteme" konusuna
gelince...
Kimsenin bu konuda başkası yerine
konuşma, bu soruyu siyasal-toplumsal bir
sorgulama haline getirme hakkı yok.
Çünkü...
Gelen "sevgili"yse eğer, kim gitmesini
ister?
Hz. Muhammed ile alakalı linkler
http://tr.wikipedia.org/wiki/Hz._Muhammed |
|
|
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99 100 |